Nev-i Şahsına Münhasır Bir Adam Yeni Neslin Mistik Yazarı Umut Kozak

KamuMeb.net - Kitaplarında kullandığı gizemli dili sorduğumuzda Umut Kozak’ın cevabı ‘’yazım üslubum açık mı gizemli hiç düşünmedim açıkçası. İçimden geldiği gibi yazıyorum. Yazılanlarda kapalı bir yan varsa da nasibi olan okurların kalbinde açılacaktır sayfalar. Nasibi olmayanlara da ne yazılsa boş.’’ Şeklinde oldu.

Okuma ve yazma bildiğinden beri yazmaya başladığını, ilkokulda 2 tane şiir defteri doldurduğunu öğrendiğimiz Yazar Umut Kozak; Samiha Ayverdi, Şule Gürbüz, Necip Fazıl Kısakürek, Nikos Kazancakis ve bunların yanında birçok yazarı örnek aldığını dile getirdi.

Birileri okuyup vakit geçirsin diye veya “Edebiyatçı, yazar.” densin diye değil, topluma farkındalık katmak için kitaplarında genellikle toplumsal meselelerden bahsettiğini ifade eden Umut Kozak, yazarken sancı ve coşku hissettiğini sözlerine ekledi.

Edebiyatı, tekamül olarak tanımlayan Umut Kozak, Edebiyatın insanın dünyada kendini aşma yolu olduğunu söyledi. ‘’Genelde nerede yazıyorsunuz?’’ sorumuza Umut Kozak’ın cevabı ‘’Aşk-ı Kabristan ve Toprak ve Lala’yı günler ve geceler boyunca mezarlıkta yazdım. Genelde, yazdığım konu nerede geçiyorsa orada yazıyorum. Hissetmediğim kelimeyi yazmıyorum. Misal, mezarlıkta koklanmış bir çiçekten bahsedeceksem o çiçeği orada koklamış olmam lâzım. Koklamadan yazarsam okuyucuya tesir etmez.’’ Şeklinde oldu.

Umut Kozak, neden hep ölüm temalı kitaplar yazdığına ilişkin sorumuza ‘’Geçtiğimiz günlerde instagram’da bu konuyla ilgili bir yazı paylamıştım. Oradaki cümlelerimi yineleyerek ifade edeyim: Ölüme bağlanmayan bir yazı, yarım, eksik kalmıştır bence. Ölümü düşündükçe yaşadığımı, ölümden dünyaya kaçtıkça öldüğümü hissediyorum. Öyle ki aslına varırsak, dünya ölüm, ölümse hayat. Değerleri altüst olmuş, akıl terazileri şaşmış bir toplum, mezarlıkları elbet şehrin dışına yapacaklar. Oysa ölümü ve hayatı kavramış ve birbirinden ayırmamış olan ecdad, kabirleri mahalle içlerine, cami avlularına, manzalarına koymuş ve dengeyi bulmuş. Onların ağızlarından ölümü yel mi almış yoksa geçimden mi vermişler bilmiyorum. Bence onlar genç yaşlı demeden ölüme hazırlanmış, amel heybelerini doldurmuşlar ve hazır beklemişler. Kimi, Cahit Sıtkı Tarancı, misali seslenmiş: "Derhal gelebilirsin ölüm, kapı açıktır, lamba sönük." demiş. Kimi, İbrahim Hakkı Hazretleri gibi, "İhtiyarlık rezalet, ölümse fazîlet" demiş. Ölümü fazîlet bilecek kavrayışa varamamış kişinin dünyadan başka sermayesi yoktur sanırım. Şair de ne anlamlı söylemiş, “Orada bulursun, biraz bekle, tek, / Burada yaşamak sandığın düşü.” Dünyevileşmiş ve dolayısıyla dengesizleşmiş bir toplumda, ölümü düşündükçe ferahlıyor, dengemi buluyorum. Kendi içimde bir slogandır aslında şu cümlem: Manzaramda dur ölüm, yoksa kaybederim yolumu!’’ açıklamasıyla cevap verdi.

Yeni yazarları nasıl bulduğunu sorduğumuz Yazar Umut Kozak, yeni yazarları çoğunlukla vasat altı bulduğunu ifade etti ve ‘’istisnâlar var muhakkak fakat toplumun idrak seviyesini düşürüyorlar. Diyarbakır kitap fuarı’nda 15-16 yaşlarında bir hanım kardeş gelmişti yanıma, utana sıkıla şiirlerini göstermişti. Kelimelerinin zenginliği ve cümlelerinin anlam derinliği fevkâledeydi. “Bunlar yayımlanmalı” dedim kendisine fakat o utanıyor ve yazdıklarını yeterli görmüyordu zannımca. Bu güzel örneğin tezatı olarak, kitapları yüzbinlerce baskı yapmış yazarlar var fakat kitaplarına, “Kitap” demekte zorlanıyorum.’’ Dedi.
Son soru olarak Umut Kozak’a yönelttiğimiz‘’kendinizi ileride nerede görmek istiyorsunuz?’’ şeklindeki soruya Umut Kozak’ın cevabı ‘’ “Şu uzun yolda, bu dâvâ bizim.” Demişti Lala. Bakalım yol bizi nereye çıkaracak.’’ Şeklinde oldu

Bu yazının tüm hakları KamuMeb.net'e aittir. Kaynak göstermeden alıntılanamaz.

KamuMeb.net - özel haber