Öne Çıkanlar MEB Dijital Beceriler Mahmut Özer memurlar Milli Eğitim Bakanlığı

Bakan Bozdağ'dan Hakim ve Savcı Yardımcılığı Açıklaması

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, ''Hakim ve savcılarımızın bizzat pratiğin iki yıl içerisinde kalmalarını temin edecek, kürsüye çıktıklarında ise gördükleri, yaşadıkları ve edindikleri tecrübe çerçevesinde mesleğini daha başarılı ve daha özgüvenli icra etmelerini sağlayacak önemli bir kazanımı, donanımı onlara vermiş olacağız.

Vicdanlarımızı ve aklımızı ve bütün muhakememizi anayasa, kanun ve hukuka bağlı ve sınırlı olduğunu asla unutmamalıyız. Bizim bağlılığımız, bizim sadakatimiz, anayasamıza, kanunlarımıza ve hukukumuzadır. Bunun dışında her türlü bağlılığı hakim ve savcılar reddetmelidir.'' dedi.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, ''Hakim ve savcı olmak hayati öneme sahip büyük bir sorumluluktur. Adalet gibi yüce bir değeri ayakta tutmakla, hak ile hükmetmekle ve herkese hak ettiğini vermekle görevli hakim ve savcıların çok önemli niteliklere sahip olması lazım. Adalet gibi yüce bir değerin hizmetkarı olmak her insana nasip olmaz. Sizler bu açıdan şanslısınız. Çünkü yüce bir değere ve o değerden beklenti içinde olan her bir insanımıza ve ülkemize hizmet edeceksiniz.

Hakimin savcının nitelikleri son derece önemlidir. Elbette bilirsiniz merhum Ahmet Cevdet Paşa’nın Mecelle’de ifade ettiği gibi hakim, hakim, fehim, müstakim, emin, mekin ve metin olmalıdır. Hakim olmalı yani ilim, hikmet sahibi hüküm sahibi, liyakatli olmalı. Yasalara, Anayasaya hukuka hakim olmalı, dosyanıza hakim olmalı ve hikmet sahibi olarak hükümlerinizi adil vermelisiniz. Bunun yolu önce liyakat, önce liyakat. Bunun yolu da alın teri ile kendinizi meslek öncesi geliştirmek, yetiştirmek meslek içi de son ana kadar, emekli olana kadar her anı dolu dolu geçirmektir. Çünkü iki günü birbirine eşit olan aldanmıştır. Biz her günümüzü daha iyi yapacağız ve kendimizi geliştireceğiz.

Tabii fehim akıllı olmak, mantıklı olmak, anlayışlı olmak, muhakeme yeteneğini de güçlü tutmaktır. Sadece akıllı olmak anlayışlı olmak yetmez. Sağlıklı bir muhakeme yeteneğin olması bizim vereceğimiz kararların adil olması, doğru olması, isabetli olması bakımından da son derece önemlidir.

Müstakim adı üstünde doğru olmak, dürüst olmak, dengeli olmak, ölçülü olmak, istikamet üzerine olmak. Eğer bir hakim doğru, dürüst, dengeli, ölçülü olursa o vereceği karar kadar, onun davranışları da insanlarda güven temin eder. Onun için de emin olmak gerekir, güvenilir olmak. Herkes aldatmadığını, haksızlık etmediğini, adil olduğunu, adaleti ayakta tuttuğunu, güvenilen biri olduğunu bilmeli ve sizden karar beklerken sizin huzurunuzda hak ararken bu duygular içerisinde bulunmalı ki verilen karardan memnun olsun, aleyhine bile olsa “adalet yerini buldu, şeriatın kestiği parmak acımaz” denilsin. Eğer müstakim olmazsak, fehim olmazsak, hakim olmazsak ve emin olmazsak bu kanaati biz etrafımızdaki insanlara, bizden karar bekleyenlere veremeyiz.

Metin olmak, mesleğin bakırını, onurunu, ağırlığını, niteliğini özelliğini her hal ve davranışımız da taşımak hakimin bir vakarı, savcının bir vakarı bu mesleğin bir vakarı bir gururu bir ağırlığı var onun için hakim ve savcı oturaklı, sakin, vakarlı, onurlu, omurgalı, kişilikli karakterli olmalı ve bunu da hayatının her anına yansıtabilmelidir.

Tabii en önemli şey metin olmak. Diğerleri dönemli nedir, o cesur olmak. Baskılara, tehditlere, biz, etki altına almak isteyenlere karşı dirençli olmak, güçlü olmak, sabırlı olmak çünkü yapacağımızı iş bütün bunları bize gerekli kılar. Bizim kararlarımızı etkilemek için üzerimize pek çok etki yapmak isteyenler olur işte şimdi sosyal medya mahkemeleri var, sosyal medya savcıları var, gazeteler var, televizyonlar var, pek çok kişi hakim ve savcılarımızın verdiği kararlar nedeniyle onları eleştirdiği gibi vereceği kararlar öncesi onları eleştiren hatta tehdide varan açıklamalara da hep beraber şahit bulunuyoruz. Ne yapacağız, dirençli olacağız. Etkilenmeden, hem dosyanın taraflarından, hem ideolojilerden, hem siyasi görüşlerden, hem medyadan, hem sosyal medyadan etkilenmeden hak neyse ona sahip çıkarak hakkı tespit edip hak sahibine teslim ederek biz görevimizi yapmak zorundayız. Eğer hakim ve savcılar bu niteliklerle kendini donatırlarsa görevleri süresince liyakatleri tartışmasız, kararları tartışmasız olabilir.

Bugün yargıya güven ve yargıdan memnuniyet konusunda pek çok eleştiri alıyoruz.  Bunu azaltacak olan sizlersiniz. Çünkü yargıya güveni artıracak yargıdan memnuniyeti yükseltecek hakim ve savcılarımızın adli süreçlerde verdiği kararlar olacaktır.  Sizler ne kadar anayasaya, hukuka uygun karar verirseniz, adil olursanız, karara muhatap olanlar bu kararlarda adil olduğunuza dair kanaat sahibi olurlarsa hem size, hem kararınıza, hem adalet duygusuna güven artacak, yargı hizmetlerinden memnuniyette yükselecektir. 

Hakim ve savcılarımızın meslek öncesi iyi yetişmesi, meslek içinde de iyi bir şekilde meslek içi eğitimle geliştirilmesi, gelişen şartlara ve hukuk anlayışına göre bilgilendirilmesi ve donatılmasını temin etmek maksadıyla Adalet Bakanlığı olarak yeni bazı adımları atmanın arifesindeyiz. Önümüzdeki dönemde hakim ve savcı yardımcılığı müessesesini hayata geçirme konusunda kararlıyız.

İnsan Hakları Eylem Planı’nda (İHEP) Sayın Cumhurbaşkanımız açıkladı, biz de bakanlık olarak üzerinde çalışıyoruz. İnşallah bu sene içerisinde hakim ve savcı yardımcılığı müessesesini hakim ve savcı mesleğine kazandıracağımız gençlerin meslek öncesi eğitimi için önemli bir müessese olarak sistemimize kazandırmayı planlıyoruz. 1 Ocak 2023’ten itibaren yürürlüğe girmesini de hedeflediğimiz bu sistemde şu an ki planlamalarımıza göre hakim ve savcı sınavı yardımcılığını kazananlar hakim ve savcı yardımcısı olarak eğitici hakimlerin bulunduğu adliyelere atacaklar ve oralarda eğitimlerini sürdürecekler, asgari 3 yıl eğitim süresi olacak. Bunun birinci senesi adalet akademisinde ama diğer kısmı doğrudan hakim nezdinde savcı nezdinde olacak. Bir hakim ve savcı nezdinde en fazla iki hakim veya savcı olacak. Usta çırak ilişkisi içerisinde, pratiğin bizzat içerisinde, hakim ve savcılarımızın bizzat pratiğin iki yıl içerisinde kalmalarını temin edecek, kürsüye çıktıklarında ise gördükleri ve yaşadıkları edindikleri tecrübe çerçevesinde mesleğini daha başarılı ve daha özgüvenli icra etmelerini sağlayacak önemli bir kazanımı, donanımı onlara vermiş olacağız.

Bunun çok başarılı bir şekilde işletilmesi için her türlü hazırlıkları Bakanlık olarak şimdiden yapıyoruz. Tabi geçiş süreci olacak. Geçiş sürecinde hem hakim savcı yardımcılığını hem de bugünkü sistemde alıma devam edeceğiz. Bu geçiş süreci bittikten sonra bugünkü sistemdeki alım tamamen kalkacak. Hakim ve savcı yardımcılığı müessesesi işlemeye devam edecek.

Teftiş konusunda da yeni adımları atma kararı aldık. Çünkü meslekte olan savcılara rehberlik ve yol gösteren, teftişin onlara çok şey kazandırdığına yürekten inanıyoruz. Şu anda müfettiş sayımızın azlığı ve bazı sorunlar nedeniyle maalesef mahallinde teftişte istediğimiz gibi başarılı değiliz. Yeni dönemde iki yılda bir teftişi rutin ve zorunlu halde getiren, bizzat mahallinde mahkemeyi ve hakim veya savcıyı dosyaları inceleyen, teftiş eden, rehberlik edici, eğitici, yönlendirici teftişi etkin bir şekilde devreye koymayı, böylelikle de meslek başında da bir eğitimi böylece hayata geçirmeyi hedefliyoruz ki hakim ve savcılarımızın donanımı ve değişen şartlara uyumu, kararlarındaki sabiti adil olmasını temin noktasında önemli bir vazifeyi ifa etsin bu müessese ve büyük bir açığı da böylece kapatmış olacağız.

Meslek içi eğitimlerimiz ihtiyari devam ediyor. Yeni dönemde ihtiyari meslek içi eğitimler devam ederken zorunlu meslek içi eğitimi de devreye alacağız. Çünkü ihtiyacı olanları HSK, Adalet Akademisi ve Adalet Bakanlığı birlikte tespit ederek onları zaman zaman değişik konularda eğitime davet edecek ve meslek içi eğitim ile de Akademimiz önemli bir rolü yerine getirecek ve bu açıdan da sürekli meslek öncesi, meslek içi bir de meslek başında eğitim yoluyla hakim ve savcılarımızın donanımın daima güçlü ve daima yeni ve daima daha iyi olması konusunda büyük bir gayreti büyük bir çabayı ortaya koyacağız. Çünkü biz biliyoruz ki liyakat, ehliyet, hakim olmak ve işe hakim olmak her işin başı ve burada da en büyük görev elbette ki bu mesleği yapan hakim ve savcılarımızın meslek öncesi ve meslek içi eğitimleridir.

Adalet mülkün temelidir. Böyle bilir böyle inanırız.  Bu temel sağlam olursa mülkte sağlam olur, hem türlü saldırıya karşı o mülk dimdik ayakta durur. Ayrıca adalet Allah’ın evrene koyduğu ilahi bir ölçüdür, ilahi bir yasadır. Adalet ülkeyi mahmur, halkı bahtiyar eder.

Size bir dava açıldığında veya bir şikayet geldiğinde burada buna bakıp ona göre layık olduğu muameleyi yapmak bizim verdiğimiz kararların isabeti bakımından son derece önemlidir. Adalet hakimin ihsanı değildir. Hakimin görevi de adalet ihsan etmek değildir. Hakimin görevi hak ve adalet ile hükmetmektir. Her işimizde adil olmak ve adaletle hükmetmek yüce Allah’ın kültürümüzün medeniyetimizin anayasa ve yasalarımızın bize emridir. Biz her işimizde adil olduğumuzda Allah’ın indirdiğine uymuş oluruz. Kültürümüzün emrine uymuş oluruz. Medeniyetimizin emrine uymuş oluruz. Anayasa ve yasalarımızın emrine uymuş oluruz. Onun için de bu emirlere itaat etmek ve uymak hakim ve savcılarımızın birinci derecede asli vazifeleridir. Hakim ve savcı bir hüküm verirken benim takdir hakkım var diye keyfine göre hareket edemez. Çünkü takdir hakkı keyfilik hakkı değildir. Hakimler bağımsızdırlar. Kararlarını anayasaya, hukuka ve kanuna uygun olarak vicdani kanaatleriyle verirler. Çok açık anayasanın 138’inci Maddesi, hakim karar verirken, savcı da karar verirken önce anayasaya bakacak, kanuna bakacak, hukuka bakacak ve bunlara uygun bir vicdani kanaat edindikten sonra hükmünü tesis edecek.

Eğer bir hakim veya savcının vicdanı anayasa, kanun ve hukuk ile bağlı olmazsa o vicdan rüzgârın önündeki yaprak gibidir. Güce göre sağa sola gider. İdeolojilere göre sağa sola eğilebilir. Geceye, gündüze, mevsime göre değişebilir. O yüzden bizim vicdanımız var ben vicdanıma göre hareket ettim deme hakkımız yok. Bizim vicdanımız anayasa, kanun ve hukuka bağlı bir vicdan. Biz ona bağlı bir vicdanla hareket edersek o zaman anayasaya, kanuna, hukuka uygun vicdani kanaat edinmiş ve adil bir karar tesis etmiş oluruz. Vicdanlarımızı ve aklımızı ve bütün muhakememizi anayasa, kanun ve hukuka bağlı ve sınırlı olduğunu asla unutmamalıyız. Bizim bağlılığımız, bizim sadakatimiz, anayasamıza, kanunlarımıza ve hukukumuzadır. Bunun dışında her türlü bağlılığı hakim ve savcılar reddetmelidir. Hakim ve savcılarımız görevlerinde bağımsız ve tarafsız hareket etmek zorundadır. Hem anayasamızın hem de yasalarımızın bize en büyük emirlerinden biri budur.

Hz. Ömer, devrindeki valilerden Ebû Musa el-Eş'arî’ye gönderdiği bir mektupta diyor ki: “Senin karşında meclisinde ve adalet huzurunda birbirine müsavi olmayacak hiç kimse bulunmasın. Zayıflar adaletten ümitsizliğe düşmesin. Kuvvetliler senden taraftarlık ummasın.” Müthiş bir ifade. Adalet deyince akla gelen Hz. Ömer, Valisine yazıyor. Eğer bir hakim veya savcının huzurunda herkes eşit olmazsa zayıflar hâkim veya savcının adaletinden ümitsizliğe düşerse, kuvvetliler de hakim ve savcıdan taraftarlık umarsa orada adalet bulunmaz. Orada adalete güven, yargıdan memnuniyet olmaz. Orada hâkimin adil olduğuna dair bir inanç asla yer tutmaz.

Sizden sizin adaletinizden zayıflar asla ümitsizliğe düşmesin. Kuvvetliler de sizden taraftarlık ummasın. Eğer bir gün kuvvetliler sizden taraftarlık umuyor, zayıflar da sizin adaletinizden ümitsizliğe düşüyorsa bilin ki siz hakimlik ve savcılık vasfınızı kaybetmişsiniz demektir. Üzerinizdeki cübbe o hakikati değiştirmez. Onun için biz kararlarımızın adil olması kadar taraf ve etrafımızın bize davası veya işi düşenlerin bizi adil bilmesi, adil olduğumuza inanması da bir o kadar önemli.

O nedenle hakim ve savcılarımız daima mesleğin vakarına onuruna uygun davranmalıdır. Ahmet Cevdet Paşa’nın dediği gibi hakim, müstakim, emin, metin, metin olmalıdır. Eğer bunları tam yaptığınız zaman zaten sizin adil olduğunuza ve kararlarınızın adil olduğuna inanmayan hiç kimse etrafınız da kalmaz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde görev yapan bütün kamu görevlileri gibi hakim ve savcılarımızın da vazifelerin başında gelen şeylerden biri de, devletine, milletine, anayasasına, yasalarına, hukukuna sadakat gösteriyor. Bizim sadakatimiz bunlara, eğer bir hakim veya savcı aklını veya vicdanını terör örgütlerine, devlet millet düşmanlarına, herhangi bir ideolojinin emrine tahsis ederse adı ne olursa olsun gerçek anlam da hakim ve savcı olamaz. Onun için aklınızı ve vicdanınızı sadece anayasamıza, yasalarımıza ve hukukumuza bağlı tutun onun dışındaki bütün bağlılıkları reddedin. Bağımsızlık tarafsızlık, özgürlük adil olmak bunu gerektirir. Eğer bir ülkede karar verme birilerine danışarak aldığına dair aldığı bir kanaat varsa o ülkede adaleti ayakta tutmak asla mümkün olmaz.

Türkiye FETÖ nedeniyle yaşadığı tecrübeden de gösteriyor ki buna büyük bir bedel ödedik.  Milletimize yeni bedeller ödettirmemek. Adaletin, yargının birtakım ideolojiler ve terör örgütleri tarafından işgal edilmesine izin vermemek, hepimizin ortak vazifesidir. Sizin bizim devletimizin ortak vazifesidir. O nedenle bütün hakim ve savcı adaylarımıza bir kez daha sesleniyorum. Anayasamızın adamı olun, kanunlarımızın adamı olun, hukukumuzun adamı olun, adaletimizin adamı olun. Devletimize ve milletimize sahip olun. Ve bunlardan asla taviz vermeyin. Eğer birileri bir gün size falanca grubun adamı, filanca ekibin adamı, falanca görüşün ideolojinin partneri diyorsa yolcusu yoldaşı diyorsa o zaman siz kaybetmişsinizdir. Çünkü sizin başarınız bizim devletimizin, milletimizin geleceği bakımından son derece önemlidir. Çünkü adalet terazisinin ayarlarını bozmamak, bozulmasına izin vermemek, adaleti ayakta tutmak, hak sahibine hakkını teslim etmek. Adalete güveni ve yargıda memnuniyeti artırmak, bir devleti güçlü, hakkını bahtiyar kılmak ancak adil kararlarla mümkündür. Bu da adil hakimlerle adil savcılarla ancak inşa edilebilir ve yaşatılabilir.

Sizlerden istirhamım mesleğe başladığınızda adalet terazisinin ayarlarını bozmayın. Adalet terazisinin ayarlarını bozmak isteyenlere müsaade etmeyin. Adaleti ayakta tutun. Hak sahibine hakkını teslim etmekten tereddüt etmeyin. Güçlüler sizden taraftarlık ummasın. Zayıflar sizin adaletinizden ümitsizliğe düşmesin. İnsanlar sizin huzurunuzda daima eşit muameleye tabi olsun. Birine ayrı öbürüne ayrı muamele yapmayın. Eşit davranmak bizim vazifemizin de gereğidir. İnsanlığımızın da gereğidir. Ben inanıyorum ki sizler böyle davrandığınız zaman halkın size olan güveni de artacak, sizin verdiğiniz kararlara itimadı da artacak.'' dedi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.