KamuMeb

Kudüs Ziyaretlerinin Artırılması İçin Gayret Ediyoruz

DİYANET PERSONELİ

Diyanet İşleri Başkanlığı Hac ve Umre Hizmetleri Genel Müdürlüğünce düzenlenen ‘Uluslararası Kudüs ve Mescid-i Aksâ Sempozyumu’na katılan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, önemli açıklamalarda bulundu.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, ''Kudüs’ü konuşmak, sadece bir şehri konuşmak değildir. Kudüs’ü konuşmak, insanlığın geleceğini konuşmaktır, dünya barışını konuşmaktır. Kudüs’ü konuşmak, İslam ümmetinin izzetini konuşmaktır.

Mescid-i Aksa, harem-i şeriftir, dokunulmazdır. Mescid-i Aksa, diğer adıyla ‘Beytülmakdis’ ‘mukaddes ev’dir. Bu mukaddes ev, Müslümanlar için her türlü meşakkatin göze alınarak yolculuk yapılmaya değer görüldüğü üç mescitten biridir.

Biz de yıllardan beri Kudüs sevdalısıyla yapmış olduğumuz her toplantıda, her zirvede, her sempozyumda dünya Müslümanlarının, İslam aleminin Kudüs’te daha çok görünmesini, Kudüs’e olan aidiyetini ortaya koymaları için her vesileyle Efendimiz aleyhissalatü vesselamın bu tavsiyesini paylaşıyoruz. Özellikle Kudüs ziyaretlerinin artırılması için elimizden gelen gayreti göstermeye çalışıyoruz.

Hz. Ömer tarafından şehrin sakinlerine, din hürriyeti ve güven içinde yaşayacaklarına dair yazılı eman verilmiştir. Kudüs, Hz. Ömer’in fethiyle huzura kavuşmuştur. Müslümanlar, Kudüs’ü adaletle ve merhametle yönetmiştir. Müslümanlar, kendisinden olmayanı ötekileştirmeden, herkesin canına, malına, inancına saygı duymuştur. Hatta gayr-i müslimler, aralarındaki anlaşmazlıkların çözümünde İslam’ın adaletine sığınmışlardır.

Müslümanların idaresinde beş asra yakın güvenli bir şehir olan Kudüs, 1099’da Haçlıların eline geçince Selahattin Eyyubi’nin destansı zaferiyle tekrar fethedilmiş ve Mukaddes Şehir’de, insanlar yeniden huzur ve güven içerisinde birlikte yaşamışlardır.

Kudüs, 16. asırda Osmanlı devletinin hakimiyetine geçmesiyle en parlak dönemini yaşamıştır. Osmanlılar Kudüs’ün imarında büyük bir gayret göstermişler, vakıflar, medreseler ve kütüphaneler kurmuşlardır. Osmanlı Devleti, Mescid-i Aksa’ya hizmet etmeyi en önemli ve öncelikli görev saymıştır.

Bugün Kudüs maalesef yine işgal ve zulümle anılır olmuştur. Kudüs’ün kutsiyetine ihanet edilmiştir. Kudüs yine acının, sıkıntının, gözyaşının merkezi haline gelmiştir. İşgal edilen Filistin topraklarında, Kudüs’ün kadim değerlerle bağları kopartılmaya çalışılmaktadır. Tarihi mekanları tarumar edilmektedir. Yerli halkın tüm imkanlarına el konulmaktadır. Çeşitli baskı ve uygulamalarla Müslümanlar şehri terk etmeye zorlanmaktadır. Müslümanlar, her türlü hak ve özgürlükten mahrum bırakılmaktadır. Filistinli Müslümanların evleri yıkılıp, işyerleri kapatılmakta, tarım arazileri işgalciler tarafından yakılmaktadır.

Filistin’i ve Kudüs’ü işgal etmek, aslında sadece bu bölgede değil, bütün yeryüzünde kaos çıkarmaktır. Kargaşayı körüklemek, savaştan beslenmektir. Kudüs gibi tarih boyunca insanlığı kucaklayan bir şehirden Müslümanları çıkarmaya çalışmak, aslında tüm insanlığın hukukunu tanımamaktır. Barışı, huzuru ve insanlığı katletmektir. Bunun için, Kudüs’ün esaretini meşrulaştıracak her söylem, vicdana, varoluşa, tarih ve kültüre karşı işlenmiş bir insanlık suçudur.

Kudüs, Müslümanların ve insanlığın önünde bir vicdan, hukuk ve ahlak imtihanıdır. Kudüs, bizi vahdete ve her alanda birlikte çalışmaya davet ediyor. Dolayısıyla tüm İslam dünyasında bütün mümin yürekleri birleştirecek çalışmalara hız vermeliyiz. Kudüs bilincini en güçlü hale getirmeliyiz.

İslam coğrafyası olarak güçlerimizi birleştirdiğimizde, bu gücün farkına vardığımızda ve kendimize güvendiğimizde üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yoktur. Bugün birileri mazlum ve Müslüman coğrafyaları sömürdüğü için zengin olmuştur. Bu coğrafyaların insanları arasına fitne ve tefrika tohumları ekip vekalet savaşları çıkardıkları için ikballerini tahkim etmektedirler. Öyle ise yapılacak en önemli şey, bu coğrafyalara beraberce sahip çıkmaktır. Güçlü ve müreffeh bir İslam dünyası sadece Müslümanların değil aynı zamanda bütün insanlığın huzur ve güvenini de temin edecek; hak, hukuk, adalet, emniyet arayan insanlığın vicdanı ve umudu olacaktır.

Bizler dün olduğu gibi bugün de hakkın, haklının ve mazlumun yanında olmaya, zalimin ise karşısında durmaya devam edeceğiz inşallah. Mazlumlara umut olmaya her zaman olduğu gibi yine devam edeceğiz. Bizler her daim Filistin halkının yanında olduk ve olmaya da devam edeceğiz. İnanıyorum ki bu sempozyum Kudüs ve Mescid-i Aksa konusundaki farkındalığa önemli katkılar sunacaktır.'' dedi.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.