KamuMeb

İkinci İl Dışı Tayinlerde En Büyük Problem Yeteri Kadar Kontenjan Ayrılmamasıdır

EĞİTİM PERSONELİ

19 Eylül 2020 tarihinde TV 5’te yayınlanan ‘Mustafa Aydın ile Eğitim Dünyamız’ programının canlı yayın konuğu olan Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, eğitime dair önemli açıklamalarda bulundu.

İkinci il dışı tercihlerinde kontenjan sayılarının yetersiz olduğunu vurgulayan Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “hem yüz yüze görüşmelerimizde hem de yazılı olarak başvurularımızda ve kamuoyuna yönelik olarak düzenlediğimiz kampanyalarda ikinci il dışı atamalarını gündemde tutuyoruz. Öncelikli olarak atandığı yerde görev süresini tamamlamış öğretmenlerimizin bir sebeple başka bir ile atanma talebi keyfiyet değil, yasal ve doğal hakkıdır. Ancak sanırım planlama hatasının çıkardığı sorunlar öğretmenlerimize mağduriyet yaratıyor. Bakınız sendikamızı ziyarete gelen bir edebiyat öğretmenimiz görev yaptığı Merzifon'dan Ankara'ya tayin talebinde bulunuyor. Ancak Ankara için kontenjan sadece 4 kişi ile sınırlı. Bu durum, ‘Ankara'ya edebiyat branşından tayin talebinde bulunanların isteklerini yapmayacağım' demektir. Bir diğer bir öğretmenimiz ise Ankara'da görev yapıyor, eşi özel sektörde Antalya'da yani bir işe girmiş. Bilindiği gibi özel sektörde çalışanların devlette çalışan eşlerinin tayin isteyebilmesi için iki yıl da en az 365 gün sigortalı olma şartı bulunuyor. Dolayısıyla öğretmenimiz bu şarta da uymuyor, mazeret tayin hakkın da isteyemiyor. İkinci il dışı tayinlerde en büyük problem yeterli kontenjan ayrılmamasıdır. Bu konunun ivedilikle planlı bir şekilde çözülmesi gerekmektedir. Çözüm olarak şunu söyleyebiliriz: Örneğin il dışı tayini çıktığı halde bir takım koşulların değişmesinden dolayı tayinini iptal etmek isteyenler var. Buralardan boşalan kadrolar ikinci il dışı tayin talebinde bulunanlara verilsin.” dedi.

İl içinde Mazerete bağlı yer değişikliği talepleri karşılanmayan öğretmenlere ilçe emri verilmesi gerektiğini belirten Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “İl içi mazeret tayin taleplerinin karşılanmaması mağduriyetler yaratmaya devam etmektedir. Bakınız; Ankara'nın Mamak ilçesinde görev yapıyorsunuz, eşinizde Nallıhan ilçesinde görev yapıyor. Nallıhan ilçesi Ankara merkeze 160 km'dir. Öğretmenlerimiz her gün bu mesafeyi kat etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla öğretmenlerimizin aile bütünlükleri bozulmaktadır. Sendika olarak şunu önerdik: süre ve mesafe şartı getirerek, mesela 50 k’nin uzağında çalışanları eşinin bulunduğu ilçe emrine vererek sorunu çözebiliriz. Kaldı ki bu durumda olan çok ciddi sayıda öğretmenimiz de yok. Yani sistemde bir kaos oluşturmaz. Bu şekilde aileleri birleştirmiş olacağız. Bu noktada Milli Eğitim Bakanlığı'nın il içi özür gurubu mağduru öğretmenlerin bu duruma daha fazla sessiz kalmaması lazım. Bir aileyi dahi birleştirmiş olmak büyük bir nimettir. Anayasamızın 41. maddesi; ' Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar.' der. Bu yüzden kamu yöneticilerini Anayasamızı ihlal etmekten geri durmaya davet ediyorum." dedi.

"Zorunlu hizmet tazminatı ile mahrumiyet bölgelerindeki öğretmenimizi esir ederek değil, TEŞVİK ederek öğretmen istikrarını sağlamış olursunuz." diyerek zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapan öğretmenlere teşvik uygulaması getirilmesini de isteyen Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, “Türk Eğitim-Sen olarak her Toplu Sözleşme görüşmesinde ifade ediyoruz; Mahrumiyet bölgelerinde görev yapan öğretmenlerimize, mahrumiyet derecesine göre 1 brüt asgari ücret ile 2 brüt asgari ücret arasında değişen miktarlarda zorunlu hizmet tazminatı ödeyelim. Diyarbakır'ın Silvan İlçesinde görev yapan bir öğretmen ile Ankara'nın Keçiören ilçesinde görev yapan öğretmene aynı özlük ve mali haklar verilir ise, elverişsiz koşulların hakim olduğu bölgelerde öğretmenlerimizi tutamazsınız. Aslında bu önerimiz de 23 Ekim 2018 tarihinde yayınlanan 2023 Eğitim Vizyon Belgesi’nde teşvik uygulaması adı altında yer almıştı. Şimdi yapılması gereken, kamuoyuna açıklanan teşvik uygulamasını hayata geçirmektir. Eğer öğretmenlerimize zorunlu hizmet tazminatı verir iseniz mahrumiyet bölgelerinde fedakarlıkla hizmet eden öğretmenimizin, ‘fedakarlığının devlet tarafından görmezden gelinmediği’ algısıyla daha bir şevk ile çalışacağını göreceksiniz. Böylece elverişsiz koşulların hakim olduğu bölgelerde öğretmenlerimizi tutmak için ne zorunlu hizmete ne de çakılı sözleşmeli çalıştırmaya gerek kalmayacaktır. Zorunlu hizmet tazminatı ile mahrumiyet bölgelerindeki öğretmenimizi esir değil, teşvik ederek öğretmen istikrarını sağlamış olursunuz” şeklinde konuştu." dedi.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.