Öne Çıkanlar engelli MEB öğretmen İşveren Vekili okullarda şiddet

4633 Karar Sayılı 2022 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı

Türkiye ekonomisi, büyüme, istihdam ve yatırımlar konusunda 2022 yılı hedeflerinin yer aldığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından hazırlanan 2022 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı detayları şöyle:

Resmi Gazete

25 Ekim 2021

Sayı: 31639 (1. Mükerrer)

Karar Sayısı: 4633

Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanan ekli “2022 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programının onaylanmasına karar verilmiştir.

25 Ekim 2021
Recep Tayyip ERDOĞAN
CUMHURBAŞKANI

2022 YILI CUMHURBAŞKANLIĞI YILLIK PROGRAMI

BİRİNCİ BÖLÜM

1. DÜNYA EKONOMİSİNDEKİ GELİŞMELER

Son yıllarda başta ABD’nin korumacı yaklaşımından beslenen uluslararası ticaret gerginlikleri olmak üzere yatırım ve verimlilik kaynaklı sorunlar nedeniyle tarihsel eğilimine göre daha zayıf bir büyüme performansı kaydeden dünya ekonomisi, artan yoğunlukta ekonomik, siyasi ve jeopolitik gerilimlere maruz kalmaktadır. Söz konusu belirsizlikler küresel büyümede istenilen düzeyde toparlanmayı baskılamaktadır. Küresel düzeyde ticaret gerilimleri, Brexit sürecinin yansımaları, Avro Bölgesinin düşük büyüme performansı ve gelişmekte olan ülkelerdeki makroekonomik dengesizlikler ile görece zayıf yatırım isteği, küresel ekonominin toparlanmasında Covid-19 pandemisi öncesinde en önemli zorluklar olarak gündeme gelmiştir. Bu süreçte Amerikan Merkez Bankası (Fed) ile Avrupa Merkez Bankası (AMB) başta olmak üzere gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları, para politikasında faiz indirimleri vasıtasıyla daha genişlemeci yaklaşımlara yönelmişlerdir. Böylece, azalan ticaret gerilimlerinin de katkısıyla 2020 yılının başlarında piyasalarda görece iyimser bir görünüm gözlenmiş ve küresel ekonomi açısından ılımlı bir toparlanma ortamı oluşmuştur.

Bu gelişmelere karşın, 2020 yılının ilk çeyreği sonunda Covid-19’un küresel salgına dönüşmesiyle birlikte söz konusu olumlu seyir sekteye uğramıştır. Küresel düzeyde görülen sağlık krizi ekonomik kapanma tedbirlerinin uygulanmasını bir zorunluluk haline getirmiş, finansal piyasalarda riskli varlıklardan çıkış ve güvenli limanlara yönelim gözlenmiştir. Finansal piyasalarda artan oynaklıkla birlikte hisse senedi piyasalarında tarihi düşüşler, sermaye hareketlerinde dengesizlikler ve gelişmekte olan ülkelerin para birimlerinde gözlenen değer kayıpları neticesinde küresel salgın, otoritelerin olağanüstü tedbirlere başvurmalarına neden olmuştur. Başlıca merkez bankaları salgının yarattığı kriz yönetimine; varlık alımları, finansal kuruluşlara likidite desteği, swap (takas) hatları ve kredi akımlarının devamını sağlayacak makro ihtiyati tedbirleri almak suretiyle katkı sağlamışlardır. Başta petrol fiyatları olmak üzere emtia fiyatları tarihi azalışlar kaydederken yatırım amaçlı talep gören altın ve gümüş fiyatları yükselmiştir. Aynı dönemde kripto varlıklarda da keskin değer artışları gözlenmiştir. Bu süreçte, özellikle Fed’in uyguladığı kapsamlı varlık alımları küresel finansal sistemde risk iştahının aşırı düşmesini dizginlemiştir. Uluslararası kuruluşlar ise ağırlıklı olarak düşük gelirli ülkelere finansal imkânlar yaratarak muhtemel bir küresel borç krizinin oluşmasına engel olmuşlardır. Ayrıca bu süre zarfında yükselen piyasa ekonomisi olarak sınıflandırılan ülke merkez bankaları ilk defa varlık alımı programı uygulamışlardır. Bu programlarla, hazine bonolarının, devlet garantili bonoların, özel kesim borçlarının ve ipotekli konut kredilerine dayalı menkul kıymetlerin gelişmekte olan ülkelerin merkez bankaları tarafından alındığı görülmüştür. Flükümetler ise hanehalkı ve firmalara destek paketleri yoluyla teşvik programlarını hayata geçirmişlerdir. Sonuç olarak, 2020 yılında tüm dünyada hızla genişleyen merkez bankası bilançoları ve negatif reel faiz ortamı ile küresel düzeyde ekonomiler desteklenmeye çalışılmıştır.

Anılan politika uygulamaları özellikle küresel finansal sistemin olası çöküşünü engellerken 2020 yılı için tahmin edilen ekonomik daralmanın daha sınırlı kalmasına yardımcı olmuştur. Salgının küresel düzeyde keskin etki gösterdiği 2020 yılı içerisinde ülkelerin neredeyse tamamında çeyreklik bazda sert ekonomik daralmalar kaydedilmiştir. Bununla birlikte salgının büyüme üzerinde etkileri, ülkeler ve sektörlere göre ayrışma göstermiştir. Turizm gibi temas yoğun sektörlere ve enerji fiyatlarına duyarlı ekonomilerde iktisadi faaliyetteki düşüş daha keskin olmuştur. Ayrıca, salgınla mücadele yöntemleri, verimlilik ve ekonomilerin yapısal farklılıkları, kriz öncesi büyüme eğilimleri ve yurtdışı finansal akımlara bağımlılıkları bu farklılaşmaları tetiklemiştir. IMF verilerine göre, bir önceki yılla kıyaslandığında 2020’de ABD yüzde 3,4, Almanya yüzde 4,6, Japonya yüzde 4,6, Birleşik Krallık yüzde 9,8, Fransa yüzde 8,0 daralırken Avro Bölgesi de yüzde 6,3 küçülmüştür. Aynı dönemde Meksika yüzde 8,3, Hindistan yüzde 7,3, Rusya yüzde 3,0, Brezilya yüzde 4,1 küçülürken Çin gelişmekte olan ülkeler bloku içinde pozitif ayrışarak yüzde 2,3 büyümüştür. 2020 yılındaki küresel küçülme, salgının başladığı dönemdeki tahminlere göre daha sınırlı gerçekleşerek yüzde 3,1 olmuştur. Bununla birlikte, alınan tedbirler ileriye dönük ekonomik kırılganlıklar oluşturmuş, tedbirler küresel arz ve talep dengesizliklerini tam olarak engelleyememiştir. Tedarik zincirlerinde oluşan bozulma nedeniyle görülen düşük üretim düzeyi ile genişlemeci parasal yaklaşımlarla canlı tutulan küresel talep arasındaki dengesizliğin etkileri halen sürmektedir.

2021 yılında küresel toparlanmaya en fazla katkı sağlayan faktörün aşılama programlarının küresel düzeyde yaygınlaşması olduğu değerlendirilmektedir. Aşıya erişim dengeli olmasa bile dünya genelinde aşılama 2021 yılının ikinci yarısı itibarıyla hızlanmıştır. Bu durum tedbirlerin gevşetilmesine ve ekonomilerin ilk aşamada ABD, İngiltere ve Avro Bölgesi ülkelerinde açılmasına olanak sağlamıştır. Öte yandan, aşıya erişimin zayıf olduğu ülkelerde çıkan virüs varyantları bölgesel salgınlara ve buna bağlı olarak kısmi tedbirlerin alınmasına neden olmuştur. Bu durum, beraberinde küresel toparlanmanın yavaşlaması ihtimaline yol açmakta ancak hâlihazırda söz konusu riskler küresel düzeyde yönetilmeye çalışılmaktadır. Nitekim bu ortamda 2021 yılının ilk çeyreğinde ABD ve Japonya oldukça büyük ölçekli mali destek paketleri açıklamış, Avrupa ülkeleri ise salgının olumsuz ekonomik ve sosyal etkilerini gidermenin yanı sıra, çevre ve dijitalleşmeyi de önceliğe alan yeni nesil AB fonlarının dağıtımını kararlaştırmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde ise mali destekler daha sınırlı ölçüde kalmaya devam etmiştir. Bu dönemde küresel ölçekte sanayi sektöründeki ve uluslararası ticaretteki hızlı toparlanma devam ederken, birçok ülkede azalsa da uygulanmaya devam eden kısıtlayıcı önlemler nedeniyle hizmet sektörleri daha zayıf bir görünüm sergilemiştir. Bu kapsamda 2021 yılının ilk çeyreğinde salgına karşı alınan önlemler ve farklı düzeylerdeki aşılama oranları ülkeler arasında ayrışmaları beraberinde getirmiştir.

Mevsimsel etkilerden arındırılmış OECD verilerine göre, 2021 yılının ikinci çeyreğinde ABD ekonomisi yüzde 1,6 oranında büyümüştür. Aynı dönemde, Almanya yüzde 1,6, Fransa yüzde 1,1, Birleşik Krallık yüzde 5,5, İspanya yüzde 1,1 ve İtalya yüzde 2,7 ekonomik genişleme kaydetmiştir. Bu gelişmeler Avro Bölgesindeki büyümenin 2021 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 2,2 oranında gerçekleşmesine neden olmuştur. Japonya ekonomisi de yüzde 0,5 oranında görece düşük hızda büyüyerek küresel hasılanın toparlanmasına sınırlı katkı vermiştir.

Dünya ekonomisinin büyüme dinamiğinde önemli paya sahip olan diğer bir unsur küresel ticaret hacmindeki gelişmelerdir. Tedarik zincirindeki aksaklıklar, hammadde temininde yaşanan problemler, üretim faaliyetlerinin sekteye uğraması ve uluslararası turizmin durma noktasına gelmesiyle birlikte küresel mal ve hizmet ticaret hacmi IMF verilerine göre 2020 yılında yüzde 8,2 oranında daralmıştır. Küresel mal ticaretinde 2021 yılına ilişkin gerçekleşmeler incelendiğinde ise özellikle yılın ikinci yarısında hızlı bir ivmelenme yaşandığı görülmektedir. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) verilerine göre küresel mal ticareti yılın ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 5,1 oranında artmış, aynı değer yılın ikinci çeyreğinde yüzde 22,5 seviyesine yükselmiştir. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) verilerine göre ise yılın ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre küresel hizmet ticaretindeki düşüş yüzde 13,9 ile devam etmiştir. Bununla birlikte, yılın ikinci çeyreğinde geçen yıldan gelen düşük baz kaynaklı olarak güçlü bir toparlanma beklenmektedir.

2021 yılında etkileri azalarak devam eden salgına rağmen IMF tahminlerine göre, küresel mal ve hizmet ticaretinde yüzde 9,7 oranında büyüme gerçekleşmesi beklenmektedir. 2022 yılında ise aynı büyüklüğün yüzde 6,7 ile son dönem ortalamalarının üzerinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. DTÖ tahminlerine göre ise küresel mal ticaretinin 2021 yılında yüzde 10,8, 2022 yılında ise yüzde 4,7 düzeyinde artış göstereceği öngörülmektedir.

Bu gelişmelerle, 2020 yılında yüzde 3,1 oranında küçülen küresel ekonominin toparlanmaya devam ederek, güncel IMF tahminlerine göre 2021 yılında yüzde 5,9 oranında büyümesi öngörülmektedir. Öte yandan, 2021 yılı küresel büyüme tahminini OECD yüzde 5,7, Dünya Bankası ise yüzde 5,6 olarak öngörmektedir. IMF, OECD ve Dünya Bankası 2022 büyüme öngörülerini ise sırasıyla yüzde 4,9, yüzde 4,5 ve yüzde 4,3 olarak açıklamıştır.

Küresel büyüme performansında ülkeler arası ve ülke grupları arası ayrışmanın bir süre daha devam etmesi beklenmektedir. IMF’nin güncel tahminlerine göre 2021 yılında Avro Bölgesi’nin yüzde 5,0 oranında büyümesi öngörülmektedir. Avrupa’nın önde gelen ekonomilerinden olan Almanya’nın aynı dönemde yüzde 3,1, Birleşik Krallık’ın yüzde 6,8, Fransa’nın yüzde 6,3, İspanya’nın yüzde 5,7, İtalya’nın yüzde 5,8 oranlarında büyümesi beklenmektedir. 2021 yılında, Japonya ekonomisinin yüzde 2,4 oranında büyümesi beklenirken, diğer gelişmiş ülkelerin yer aldığı grubun yüzde 4,6, gelişmiş ekonomilerin ise toplamda yüzde 5,2 büyümesi beklenmektedir.

ABD, sağlık sistemindeki açıklar ve önlemlerin yetersiz kalması nedeniyle salgına hızlı tepki vermekte zorlanmış ve buna bağlı olarak ülke ekonomisinde daralma 2020 yılında kuvvetli bir biçimde hissedilmiştir. Ancak yaygın aşı programını ilk uygulayan ülkelerden biri olması ve büyük ölçekli teşvik paketleri ABD ekonomisinin 2021 yılında önemli ölçüde toparlanmasını sağlamıştır. ABD, 2021 yılı ilk çeyreğinde mevsimsel etkilerinden arındırılmış verilere göre bir önceki çeyreğe göre yüzde 1,5, ikinci çeyreğinde ise yüzde 1,6 oranında büyümüştür. Yılın üçüncü çeyreği itibarıyla öncü veriler, ABD’deki toparlanmanın ivme kaybederek de olsa devam ettiğine işaret etmektedir. Bu çerçevede, ABD ekonomisinin 2021 yılında yüzde 6,0, 2022 yılında yüzde 5,2 büyümesi beklenmektedir.

Avro Bölgesi ekonomisi mevsim etkilerinden arındırılmış olarak 2021 yılının ilk çeyreğinde bir önceki döneme göre yüzde 0,3 oranında daralırken, 2021 yılı ikinci çeyreğinde yüzde 2,2 oranında büyüme kaydetmiştir. Toparlanma, salgına karşı aşılamanın hızı ve süregelen hükümet yardımları sayesinde yeniden açılma çabalarının devam etmesiyle ivme kazanmıştır. Avro Bölgesi imalat ve hizmet sektörleri PMI endeksleri 2021 yılının ilk yarısında artış göstermiş ve eşik değerin üzerinde seyrederek toparlanmanın devam edeceğine işaret etmiştir. Aynı zamanda, kapasite kullanım oranlarında görülen artışlar ve sanayi üretim endeksinin yılın ilk yarısındaki performansıyla işsizlik oranında görülen ılımlı düşüş, ekonomik toparlanma açısından olumlu bir tablo çizmiştir. Ayrıca, Covid-19 varyantlarından etkilenen bazı AB ülkelerinde; işletmeler, etkilenen çalışanlar ve sağlık sistemi için mali desteklerin süresi uzatılmış veya ek bütçeler onaylanmıştır. IMF tahminlerine göre Avro Bölgesinin 2021 yılında yüzde 5,0, 2022 yılında ise yüzde 4,3 oranında büyümesi beklenmektedir.

PROGRAM

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.