Öne Çıkanlar öğretmen Milli Eğitim Bakanlığı Fatma AFYONCU Maden Çalışanları Murat Kurum

Fırsatçılara Kesinlikle Göz Açtırmayacağız

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Derdini anlatmak, ülkeyi ve siyaseti takip etmek için başını kaldıran her vatandaşımızın AK Parti teşkilatından birini karşısında göreceği şekilde sahayı sıkı tutmalıyız. Muhalefet mensuplarının söyledikleri her yalanı anında ağızlarına tıkacak, ortaya attıkları her iftirayı anında çürütecek, sergiledikleri her tutarsızlığı anında ifşa edecek bir çalışma tarzı izlemeliyiz. Bunu yaparken asla onların gündemlerine takılıp kalmamalı, asla onların peşinden de gitmemeliyiz. Gündemi tayin eden, siyasetin tartışma başlıklarını ve istikametini belirleyen daima biz olacağız.

Üye sayısı, 11 milyonu geçen bir partinin içinde elbette üslubuyla tavrıyla bireysel eksiklikleriyle sıkıntıya yol açan kişiler çıkabilir. Bunları derhal geri plana çekip kendilerinden başka alanlarda istifade etmeliyiz. AK Parti ailesi, ihtiyacı olan her konuda doğru insanları bulup onları öne çıkartacak kadar büyüktür, zengindir, mümbittir. En önemlisi ise milletvekilinden il, ilçe yönetimine, belediye başkanı ve meclis üyesinden mahalle sorumlusuna kadar AK Parti'yi temsil eden her kardeşimizin milletimizle tevazu ve samimiyet esasına dayalı bir iletişim kurmasıdır. Halka tepeden bakan, yaptığı görevi imtiyaz gören, geleni kapıdan içeri almayan, telefonuna ulaşılamayan AK Parti yöneticisi olamaz. Kendisine uzatılan eli tutmayan, insanlarla göz göze, gönül gönüle muhabbet kurmayan kişi, AK Parti kimliğini temsil edemez.

Siyasetin, insan kazanma sanatı olduğunu bilmeyen, AK Parti adına söz söyleyemez, irade ortaya koyamaz. Ülkesine, şehrine ve partisine hizmet için gece gündüz koşturmayı göze alamayan, AK Parti'de sorumluluk üstlenemez. Bunlar, AK Parti'de görev alanlarda aradığımız ihtiyari değil, mecburi vasıflardır. Aksi takdirde ortaya çıkan tablodan sadece AK Parti değil, bizimle birlikte ülkemiz ve şehirlerimiz de zarar görmektedir. Böyle bir durumda kaybeden sadece AK Parti değil, bizimle birlikte kazanımları ve geleceğe ilişkin umutlarıyla tüm milletimiz olmaktadır.

Hiçbir şahsi menfaat hesabı, hiçbir kişisel kapris, hiçbir dar ekip dayanışması bu ulvi misyonun önüne geçemez, üstüne çıkamaz. Bileğini bükmeye vesayetçilerin, darbecilerin gücü yetmeyen bu partiyi, kendi içinden yaralayacak kimseye izin vermeyiz, kimseye eyvallah etmeyiz. AK Parti teşkilatlarındaki her bir kardeşimin sorumluluğuna bu gözle bakmasını istiyorum.

Kazanmak dışında ihtimali olmayan bir seçime daha hazırlanıyoruz. Genel Merkezimizle ve Meclis Grubumuzla önümüzdeki kritik sürecin hazırlıklarını tüm boyutlarıyla yürütüyoruz.

Ülkemizin 81 şehrinde 85 milyon vatandaşımızın her birine ulaşma, her ulaştığımız insanın da gönlünü kazanma hedefiyle seçim gününe kadar çalışacağız. Hemen ardından da 2023 seçim zaferimizin sembolü olacak 23 milyon üye hedefiyle yolumuza devam edeceğiz. Bununla ne demek istediğimi anlıyorsunuz. Yani 23 milyon hedefini koyduğumuza göre bu oy, aynı zamanda üye, üye, üye. Bunu yapacağız, seçim öncesi seçimi kazanacağız. Bu, bizim için zor bir şey değil. Şu anda 11 milyonu aşkın üyemiz var mı? Var. Her üyemiz, bir üye daha ilave ederse işte seçimden önce seçimi kazandık demektir. Onun için ana kademe il başkanlarımız, kadın kolları il başkanlarımız, gençlik kolları il başkanlarımız durmak yok, yola devam. Görüldüğü gibi zor bir konu değil. Eğer ana kademe, kadın kolları, gençlik kolları bu üyelerimize bunu telkin eder, onlar da bunu yapmaya başlarlarsa mesele bitmiştir. Ama bütün ana kademeye, kadın kollarına, gençlik kollarına bunu öyle kabul ettirmeliyiz ki her biri 'benim böyle bir görevim var, bunu başarmalıyım' demeli.

Bay Kemal niye biliyor musun? Kardeşlerimize verdiğimiz 'Kadınlara devlet desteklerini iyi anlatın, faydalansınlar, işlerini kursunlar, istihdama katılsınlar' talimatını yerine getirmek için illerimize gittiler. Sende böyle bir teşkilat var mı? Hele bir de bu zatın muhafazakar genç kadınlara seslenmesi yok mu, insanda azıcık utanma duygusu olsa bu lafı ağzına bile alamaz. Kadınlarımızın en temel hakkı olan başörtüsü özgürlüğünü ellerinden almak için Anayasa Mahkemesi önünde nöbet tutan birine düşen, ahkâm kesmek değil başını eğip yerine oturmaktır. Ama maalesef bunlarda yalan gibi, iftira gibi, çarpıtma gibi, utanmazlık da diz boyu. Milletimiz inşallah şayet yürekleri yeter de sokağa çıkacak yüzleri olursa orada bunlara hak ettikleri cevabı verecektir.

Öyle ki ülkenin en çürük siyasetçisi Kılıçdaroğlu'ndan bile medet umacak hâle geldiler. Bürokrasiden siyasete hayatının hiçbir döneminde bir başarısı olmayan bu zata ülkeyi teslim etme senaryoları kuranların niyetlerinin milletin hayrı olmadığı açıkça ortadadır.

Altılı masa diye milletin önüne koydukları yapı, sirk çadırından beter bir yer hâline dönüştü. Hadi masanın çevresinde oturanlar belli. Altında ve etrafında dolananları ne yapacağız? Yapılacak açıklamaların bile büyükelçilerin onayına sunulduğu bir yerden söz ediyoruz. Dikkat edin. Dikkat ederseniz bu ithama tüm güçleri ve kalpleriyle böyle bir şey kesinlikle yok diyerek cevap dahi veremiyorlar. Çünkü süt dökmüş kedi gibi kabahatlerini gayet iyi biliyorlar. Sadece bu kadar da değil. Bir de masanın gizli ortaklarından yedikleri ayarlar, bölücü örgütün uzantılarından yedikleri zılgıtlar var. Her gün bir HDP'li çıkıp bunlara posta koyuyor, tehdit ediyor, istikamet gösteriyor. Hatta inceden şantaj yapıyor. Hiçbirinin gıkı dahi çıkmıyor. HDP'liler yetmiyor, bazen de sahneyi Kılıçdaroğlu alıyor. Bu zat tepesi atınca kürsüden ortaklarına 'Ya bana katılın ya önümden çekilin' diyerek meydan okuyor. Yine kimsenin sesi soluğu çıkmıyor.

Masanın irapta mahalli olmayan üyelerinin afra tafralarını saymıyorum bile, gerek yok. Geçmişlerini ve tüm değerlerini inkâr pahasına o masada oturanları milletimizin vicdanına havale ettik.

Tamam anladık. Terzi kendi söküğünü dikemez de bunların diktikleri hiçbir sökük vaki değil. Şöyle bir düşünün. Bunlar mı Türkiye'nin güney sınırlarındaki terörle mücadele harekâtlarını yönetecek? Bunlar mı terör örgütlerine dünyayı dar edecek? Bunlar mı ülkemizin Akdeniz ve Ege'deki çıkarlarını savunacak? Bunlar mı Karadeniz'deki savaşta tarafları bir araya getirerek çözümün adresi olacak? Ekranları başında bizi izleyenlere sesleniyorum, bunlar mı ülkemizi Balkanlar'dan Kafkaslar'a dört bir yanımızda kurulan sinsi tuzakların içinden sahili selamete çıkaracak? Bunlar mı dar gelirli vatandaşlarımızı ekonomik sıkıntıdan kurtaracak? Bunlar mı küresel ekonomik krizi ülkemiz için fırsata dönüştürecek? Bunlar mı istihdamı artırarak her insanımıza çalışacak iş, evine götürecek aş imkânı temin edecek? Bunlar mı eğitimden sağlığa, ulaşımdan enerjiye, sanayiden tarıma kadar tüm alanlarda, Türkiye'ye yeni kazanımlar sağlamaktan vazgeçtik, mevcut durumu koruyacak?

Ama şunu da bilmemiz lazım ki. Dünya nasıl bir girdaptan geçiyor, bunu da göreceksiniz. Bütün bunlarla beraber şu anda AK Parti iktidarı olarak biz ülkenin, milletin, bilhassa da evlatlarımızın geleceğini tehlikeye atmaya yetecek gerekçeler değildir. Çünkü tıpkı geçtiğimiz 20 yıldaki eser ve hizmetlerimiz gibi aldığımız ve alacağımız tedbirlerle insanlarımızı geçim sıkıntısından kurtaracak olan da enflasyonu düşürecek olan da 2008'de olduğu gibi istikrarı tahkim edecek olan da herkesin iş ve aş sahibi olmasını güvence altına alacak olan da ülkemizi hak ettiği aydınlık yarınlara kavuşturacak olan da biziz. Türkiye'nin AK Parti ile Cumhur İttifakı ile ve Cumhurbaşkanı olarak bizimle yoluna devam etmesi için yüzlerce, binlerce, milyonlarca sebep sayabiliriz. Ülkenin bu kifayetsizlere teslimi için de huzur-u kalple ortaya konabilecek tek bir akıl, mantık, vicdan, ahlak ürünü sebep bulunamaz.

Son asrın en büyük sağlık krizi olarak nitelenen bu salgın, dünyada özellikle ekonomideki dengeleri, alışkanlıkları tamamen altüst etti. Hemen her alanda üretim aksadı. Tedarik zincirlerinde kırılmalar oldu. Küresel ticaret aylar boyunca âdeta durma noktasına geldi. Salgın kaynaklı olumsuzluklardan sadece az gelişmiş ve yoksul ülkeler değil, gelişmiş ülkeler dâhil herkes etkilendi. İşte son olarak Fed'in attığı adımı gördünüz. Niye acaba? Düşünün Amerika'da böyle bir adımın atılması sıradan bir olay değil.

Destek ve teşvik paketlerimizle her kesimden insanımızın yanında olduk. Bu kritik süreçte muhalefetin baskılarına rağmen ekonomide kontak kapatmadığımız gibi şartları zorlama pahasına üretimi sürdürdük.

Geçtiğimiz yıl tarihimizin en yüksek ihracat rakamı olan 225 milyar doları aştık. Mayıs ayı itibariyle 12 aylık ihracatımız 243 milyar doları geride bıraktık. Türkiye'nin bu noktaya yıllık 36 milyar dolar ihracattan geldiğini, göreve geldiğimizde 36 milyar dolardı, oradan buraya geldik. Bunu özellikle hatırlatmak istiyorum. Hedefimiz önce 500 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaşmak, ardından bunu da ikiye katlamaktır. İhracatla beraber hamdolsun istihdamda önemli bir ivme yakaladık. Sanayinin, turizmin, üretimin çarkları döndükçe istihdamımız da günden güne artıyor. Dünyadaki pek çok ülke istihdam konusunda ciddi sıkıntılar yaşarken, biz bu alanda salgın öncesi dönemi de geçerek 30,4 milyon rakamına ulaştık. Üstelik bunu geçen yılın ocak ayına göre iş gücümüz 31,5 milyondan 34,2 milyona yükselmesine rağmen başardık. Turizmde de bu senenin gerçekleşmeleri son derece umut verici. Dünya ekonomisi ciddi daralma riski ile yüzleşirken, biz 2022 yılı ilk çeyreğinde yüzde 7,3 oranında büyüme kaydettik.

Rusya-Ukrayna Savaşı'yla tarihi zirveleri zorlayan petrol, doğal gaz ve emtia fiyatlarının yol açtığı sıkıntılarda vatandaşlarımızın yanındayız. Şimdiye kadar bu doğrultuda vergi indirimlerinden hibelere, sosyal destek paketlerinden elektrik ve doğal gaz fiyatlarındaki sübvansiyonlara kadar birçok adım attık.

Enflasyonla mücadele kapsamında geçen sene 154 milyar vergi gelirinden vazgeçmiştik. 2022 yılında bu rakam 239 milyar liraya çıkacak. Hayat pahalılığını azaltmak için yaptığımız fedakârlıkları kazanç vesilesi gören tamahkârlara da fırsat vermiyoruz. Vatandaşımızın aşına, ekmeğine kan doğrayan bu fırsatçılara kesinlikle göz açtırmayacağız.

Türkiye'yi son 20 yıldaki netameli süreçlerden nasıl başarıyla çıkardıysak inşallah şu anki küresel kriz ortamından da alnımızın akıyla çıkartacağız. Yeni başarı hikâyeleri ile evlatlarımıza bırakacağımız büyük ve güçlü Türkiye'nin taşlarını döşemeye devam edeceğiz. Mandacı ekonomistler, tetikçi akademisyenler, milletin felaketinden rant devşirmeye çalışan kifayetsiz muhterisler ne derse desin, Türkiye sağlam altyapısı, üretim gücü, nitelikli insan kaynağı ve stratejik konumuyla 21'inci yüzyılın yükselen yıldızlarından biri olacaktır. Yeter ki biz bu süreçte umudumuzu asla kaybetmeyelim. Yeter ki biz felaket tellallarının ufkumuzu karartmasına izin vermeyelim. Yeter ki biz milletimizle aramıza kimsenin girmesine müsaade etmeyelim. Yeter ki biz Hakk'ın rızasını gözeterek, halkımız için aziz milletimiz için gençlerimiz, kadınlarımız, evlatlarımız için çalışmaya devam edelim. Allah'ın izniyle gerisi muhakkak gelecek. Şu an aşılmaz görünen engeller önümüzden birer birer kaybolacaktır. Çünkü bu kutlu davanın sahibi Hakk'tır. Hak olan davada zafer muhakkaktır.'' dedi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.