Öne Çıkanlar Öğretmenlik Alanları Şaban Ayı Sureleri Ramazan Pidesi Malzemeleri Yardımcı Personel MEB Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Göçmenler, Suriyeli ve Ukraynalı Vatandaşlar Hakkında Açıklama

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Anadolu tarihin her döneminde çeşitli sebeplerle diğer coğrafyalardan gelen insanlara kucak açtı, onlara yurt oldu, özellikle son 150 yılda Kafkasya’dan Balkanlar’a dört bir yanda başı dara düşen, hayatı ve geleceği tehdit altına giren tüm insanlar yönünü Anadolu’ya çevirdi. Bu topraklarda yaşayanlar, canını ve onurunu kurtarmak için gelen hiç kimseyi el görmedi, dışlamadı, ötekileştirmedi, onlara asla husumet beslemedi.

Hep birlikte vatanımızı, ezanımızı, bayrağımızı, istiklalimizi ve istikbalimizi korumak, ülkemizi geliştirmek, devletimizi güçlendirmek, milletimizi kalkındırmak için çalıştık, çabaladık. Gerektiğinde Çanakkale’den İstiklal Harbi’ne ve 15 Temmuz’a kadar her durumda vatanımız uğrunda canımızı vermekten kaçınmadık, kol kola şehadete yürüdük, koyun koyuna aynı mezarda yattık.

Sık sık dile getirdiğimiz gibi bizim devletimizin sınırları başkadır, milletimizin gönül sınırları bambaşkadır. Devletimizin sınırları doğudan batıya, Edirne’den Kars’a, kuzeyden güneye, Sinop’tan Hatay’a uzanır. Milletimizin gönül sınırları ise merhale merhale Avrupa’dan Asya’nın en uçlarına, Sibirya’dan Afrika’nın derinliklerine, okyanusları aşıp, bir uçtan diğerine, Amerika’ya kadar uzanan genişliğe sahiptir. Bilhassa tarih ve medeniyet birlikteliğimizin olduğu coğrafyalardaki kardeşlerimizle gerçekten çok hasbi, çok yakın bağlarımızın olduğunu kimse inkar edemez.

Türkiye bu coğrafyalardaki kardeşleriyle arasındaki gönül bağını hiçbir zaman koparmadı. Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele’nin ardından Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla milyonlarca insan Anadolu’ya geldi. Çerkezlerden Boşnaklara, Tatarlardan Türkmenlere, Gürcülerden Araplara farklı kökenlere sahip pek çok kişi Anadolu’nun çeşitli yerlerinde kendilerine yeni bir hayat kurdu. Öyle ki Cumhuriyetin ilk yıllarındaki nüfusumuzun neredeyse yarısı sınırlarımız dışından gelen insanlardan oluşuyordu.

Cumhuriyet dönemi boyunca da Balkanlar’dan Kafkaslara kadar her yerde başı dara düşenlere ülkenin kapıları açıktır. Çeşitli tarihlerde eski Yugoslavya topraklarından, Bulgaristan’dan, Romanya’dan, Doğu Türkistan’dan, İran’dan, Orta Asya’dan, Afganistan’dan, Bosna’dan, Kosova’dan milyonlarca aile Türkiye’ye sığındı. Bunlardan bir kısmı daha sonra başka yerlere gitse de çok büyük bir bölümü Türkiye’de kaldı.

Şimdi Bay Kemal ne diyor? ‘Biz bunların hepsini tekrar Suriye’ye süreceğiz. Geldikleri yere göndereceğiz’. Bunları yapamayacaksın. Bunları yapmaya hiçbirinizin de gücü yetmez. Zira biz ensar kültürüyle yetişmişiz.

Biz muhacir kültürünün ne olduğunu çok iyi biliriz. Biz sizler gibi evet bu toprakları hudayinabit bulmadık. Bu topraklarda verilen mücadelenin ne olduğunu gayet iyi biliriz. Şu anda 3 milyon 700 bin Suriyeli bizim kardeşimizdir ve biz bu kardeşlerimize sahip çıktık, sahip çıkıyoruz ve sahip çıkacağız Bay Kemal.

Senin ortakların varsın PKK terör örgütünün mensupları olsun. Sen onlarla beraber Ankara’dan İstanbul’a yine yürümeye devam et. Ama biz bu kardeşlerimizle ensar kültürü, muhacir kültürü içerisinde yolumuza devam edeceğiz, asla taviz de vermeyeceğiz. Çünkü biz şuna inanıyoruz, ancak inananlar kardeştir ve kardeşliğimizi koruyacağız.

Körfez Savaşı başladığında Irak’tan Türkiye’ye gelen 1 milyon kişinin tamamına yakını savaşın ardından evlerine geri döndü. Suriye’deki iç karışıklıkların ardından yaklaşık 4 milyon kişi Türkiye’ye geldi ve şimdi Suriye’nin kuzeyinde yapımı devam eden briket evlerden mümkün olduğunca fazlasını yapmaya da gayret edeceğiz.

Çatışmaların halen devam ettiği, terör örgütlerinin saldırılarını sürdürdüğü, siyasi birliğin ve toprak bütünlüğünün henüz sağlanamadığı Suriye’nin istikrara kavuşması için her türlü gayreti gösteriyoruz. Bugüne kadar ülkemize gelen Suriyelilerden 500 bini sınırlarımıza bitişik bölgelerde güvenli hale getirdiğimiz yerlere dönüş yaptı.

Uluslararası yardım kuruluşlarının desteğiyle 4 milyon kişinin İdlib başta olmak üzere bulundukları yerlerde kalmalarını sağlıyoruz. Buna rağmen İdlib’deki gerilimin ve diğer bölgelerdeki güvensiz ortamın sürmesi, ülkemizdeki Suriyeli sayısının belirgin şekilde azalmasının önüne geçti.

Antalya’da 2015 yılında yapılan G-20 Zirvesi’ne katılan liderlere Suriyeli sığınmacılar için bu ülkenin topraklarında süratle 1 milyon kişinin iskanını sağlayacak şehirler inşa edilmesi teklifinde bulunmuştuk.

Maalesef özellikle de Batı ülkeleri, sığınmacıları kendi sınırlarından uzak tutmak için yaptıkları harcamanın çok azıyla hayata geçirilebilecek bu projeye gereken desteği vermediler. Türkiye bu yükün büyük bir bölümünü hem kendi sınırları içinde hem de Suriye topraklarında üstlenmek durumunda kaldı.

Geçtiğimiz yıl sivil toplum kuruluşlarının desteğiyle Suriye topraklarında gerçekten çok zor şartlarda yaşayan insanlar için 100 bin briket ev yapma projesini başlattık. Bu proje kapsamında 57 bin briket evi tamamladık, 20 bini ile ilgili çalışmalar sürüyor, kalan 23 bin evi de en kısa sürede yapacağız. Bu sayıyı daha da artırmamız mümkün olabilir.

Şimdi 2015 yılındaki asıl projemizi hayata geçirecek yeni bir adım daha atıyoruz. Uluslararası yardım kuruluşlarının finansmanıyla, Suriye topraklarında 13 ayrı yerde okuluyla, hastanesiyle, sanayisiyle, tarımıyla gereken tüm altyapıya sahip 200 bin konut inşa edilmesini inşallah sağlıyoruz. Amacımız halen ülkemizde yaşayan 1 milyon Suriyelinin tüm insani şartlara sahip bu şehirlere geri dönüşünü temin etmektir.

Kurumlarımızın yaptığı çalışmalar, bu geri dönüş için 1 milyondan çok daha fazla sığınmacının gönüllü olduğunu göstermektedir. Böylece tüm dünyanın adeta sırtını döndüğü, görmezden geldiği, vicdanını kapattığı bir trajedinin çözümünde önemli bir merhaleyi daha Türkiye’nin öncülüğünde tamamlamayı hedefliyoruz.

İnşallah çalışmalar ilerledikçe bu sürecin ayrıntıları ile ilgili bilgileri kamuoyuyla paylaşacağız. Rabbim kimseyi vatansız, yurtsuz, evsiz bırakmasın, canıyla malıyla onuruyla sınamasın diyoruz. Kimse ülkesini, evini, işini, ailesini, bağlarını sebepsiz yere terk edip bir bilinmeze doğru yola çıkmaz. Türkiye böyle bir mecburiyetle karşı karşıya kalanlara kucağını açtı, bu insani, vicdani ve tarihi bir görevdir. Bu ahlaki vazife hakkıyla yerine getirilerek dünyanın karşısına huzuru kalple çıkılıyor.

Suriye’deki çatışmalar rejimin sivillere yönelik vahşi saldırılarının yanında Batı ülkelerinin muhalifleri teşviki ve desteklemesiyle başladı. Şayet bu destek sürdürülmüş olsaydı, ülke kısa bir süre içinde yeniden güvenli ve istikrarlı hale gelebilirdi. Ancak bir süre sonra Batı ülkeleri desteklerini Suriye halkı yerine bu ülkede üstlenmiş terör örgütlerine yönlendirdi.

TIR’larca, terör örgütüne silah, mühimmat, araç, gereç gönderdiler. Bunları hep birlikte yaşadık. Suriye topraklarını kana ve ateşe bulayan bu strateji değişikliğinin ardından bölge, proje ürünü envaiçeşit terör örgütünün cirit attığı, Türkiye için de ciddi tehditler içeren bir bataklık haline dönüştü. Fırat Kalkanı ile Zeytin Dalı ve Barış Pınarı harekatları ile süren operasyon, bütün bu operasyonlarımızın en başta gelen sebebi budur.

Suriye’de rejimin zulmüne karşı çıkmanın yanı sıra PKK’sından DEAŞ’ına kadar tüm terör örgütleriyle en etkin mücadeleyi Türkiye yürütüyor ve yürütmeye devam ediyor. Harekatlar sayesinde hem Türkiye sınırları saldırılara karşı korunaklı hale getirildi, hem de Suriye içinde insanların huzurla yaşayabilecekleri güvenli alanlar oluşturuldu.

Ülkemiz içindeki Suriyeli sığınmacılar ile diğer statülerde yaşayan yabancıları da yakından takip ediyoruz. Hangi ülkeden gelirse gelsin tüm yabancıların oturma ve çalışma düzenlerini belirli kurallara bağladık. Kurallara uymayanları da derhal geldikleri yerlere gönderiyoruz. Bu şekilde sınır dışı edilen Suriyeli sayısı 20 bini bulmuştur. Diğer ülke vatandaşlarından sınır dışı edilenlerin sayısı da 21 bin kişiyi geçmiştir. Afganistan başta olmak üzere istikrarsızlığın ve çatışmaların yaşandığı her yerde benzer tablolar ortaya çıkmaktadır.

Yıllardır geri kalmışlığın, açlığın, sefaletin pençesinde kıvranan yerlerden de diğer gelişmiş ülkeler gibi Türkiye’ye yönelik bir insan akışı mevcuttur. Çeşitli yollarla sınırlarımıza giren ve ülkelerine geri gönderdiğimiz düzensiz göçmen sayısı 2016’dan bugüne kadar 320 bini aşmıştır. Türkiye topraklarına yönelen düzensiz göçmenlerin önemli bir bölümünün hedefi, buradan Avrupa’ya geçmektir. Ukrayna krizi öncesi son 7 yılda Avrupa Birliği ülkelerine ulaşan çoğu Suriye ve Irak kökenli sığınmacı sayısı 1 milyon olarak ifade ediliyor.

Özellikle savaşın başlamasıyla Ukrayna’dan komşu ülkelere ve oradan da bir kısmı Avrupa topraklarına geçen kişi sayısı 4 milyonu aştı. Ülkemize gelen Ukraynalı sayısı da 100 bine yaklaştı. Görüldüğü gibi sığınmacı sorunu sadece bize mahsus, bizim ülkemize mahsus değildir, tüm dünyanın meselesidir. Bu akına en çok muhatap olan devlet olmamıza rağmen krizi insani duyarlılıklara halel getirmeden yönetmeyi başarabilen ender ülkelerin başında geliyoruz.

Sığınmacı düşmanlığı üzerinden kendilerine siyasi pozisyon sağlamaya çalışanların önce bu gerçekleri görmeleri gerekiyor. Daha önemlisi bu politikanın en ön saflarında yer alanların dedelerinin de canlarını ve onurlarını kurtarmak için Anadolu topraklarına sığınanlar arasında yer aldığını asla unutmamaları şarttır. Dün onların dedelerini nasıl bağrımıza basmışsak bugün de çaresizlik içinde bize sığınanlara aynı şekilde davranıyoruz.

Bu aziz millete tek parti CHP’sinin yaşattığı Boraltan Köprüsü faciasının utancını bir daha biz tekrarlatmayacağız. Mazlumları katillere teslim etmedik, etmeyeceğiz. Suriyelilere veya diğer ülkelerden gelen yabancılara kendi vatandaşlarımızdan farklı hiçbir imkan sağlanmamakta, ekstra hiçbir kaynak tahsis edilmemektedir. Fitnecilerin yalan, yanlış, çarpıtma üzerine kurulu nefret kampanyaları hiçbir zaman vatandaşımızın kalbini bulandırmasın, kafasını karıştırmasın.

Gönüllü dönüşler için gereken imkanları sağladıkça ülkemizdeki Suriyeli sayısının makul düzeylere gerileyeceğinden kimsenin şüphesi olmasın. Aynı yaklaşım diğer yerlerden ülkemize gelen yabancılar için de geçerlidir. Bu ülkeye katkı sağlayan, bu milletin inancına, diline, kültürüne saygı duyarak topraklarımızda hayatını sürdüren hiç kimseyle sorunumuz, sıkıntımız yoktur, olmayacaktır.

Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemleri boyunca bin yıldır bu topraklarda birlikte yaşama kültürü hakim oldu, bu kadim kültür Türkiye’de asla Batı’daki gibi bir ırkçılık ve yabancı düşmanlığı hastalığının kök salmasına izin vermeyecektir. Türkiye’yi böyle bir çarpıklık üzerinden karıştırmak isteyenlerin kimin değirmenine su taşıdığı izaha gerek olmayacak kadar açıktır.

Biz 2023 hedeflerimizden, 2053 vizyonumuzdan asla şaşmadan yolumuza devam edeceğiz. Küresel ekonomideki dalgalanmaların durulmasına paralel şekilde yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı konularını da ülkemizin gündeminden çıkartmaya devam edeceğiz.'' dedi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.