Öne Çıkanlar BİM 12 Ağustos 2022 Aktüel Ürünler Öğretmenlerin Mazerete Bağlı Yer Değiştirme Başvuru Duyurusu Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Esasları Mahalli İdare Birlikleri Personeli A101

Yükseköğretim Alanındaki Akademisyen Sayımızı Artırdık

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Üniversiteler, yetiştirdiği nesillerle bir memleketin hem talihini hem tarihini değiştirir. Beşeri, ekonomik ve sosyal kalkınmanın lokomotifi olan üniversiteler, ülkeler açısından uluslararası düzeyde rekabetin itici gücünü oluşturur.

Ne zaman ki önceliklerimiz değişmiş, ilmiye sınıfı topluma rehberlik etme vasfını yitirmiştir, işte o vakit gerileme ve çöküş de başlamıştır. İlmin merkezinin doğudan batıya kaymasıyla birlikte askeriyede, ticarette, üretimde, diplomaside, kültür ve sanatta da merkez yer değiştirmiştir. İslam dünyası yerinde sayarken veya kan kaybederken, üniversitelerin öncülüğünde Amerika ve Avrupa yükselen güç hâline gelmiştir. Tarihin bize öğrettiği hakikat şudur, bilgiye sahip olan, insanlığa yön verir. Buna karşılık bilim ve akademide geriye düşen, diğer alanlarda da geriye düşmekten kurtulamaz. Sürekli gelişmenin, ilerlemenin, gücünü muhafaza etmenin yolu, bilimde, kültürde ve sanatta mümbit bir iklime sahip olmaktan geçer. Bizim üniversitelerimizin üzerine titrememizin arkasında işte bu anlayış vardır.

Biz, gerek bir asırlık Cumhuriyet tarihimiz gerekse bu topraklardaki bin yıllık serencamımız boyunca her iki duruma da şahitlik ettik. Nitekim 27 Mayıs darbesi öncesinde üniversitelerin görevlerini yapmak yerine vesayet planlarının bir parçası olarak kullanıldığını gördük. Aynı şekilde 12 Mart ve 12 Eylül'den önce de üniversitelerimiz karışmış, bilimin değil, ideolojik çatışmaların merkezi haline gelmiştir. Daha yakın tarihte, 28 Şubat döneminde ise üzülerek ifade etmek isterim ki, hafızamıza yükseköğretim adına utanç verici sahneler kazınmıştır. Okulu ile inanç değerleri arasında tercihe zorlanan, başörtüsünden dolayı ikna odalarına alınan kızlarımızın yaşadığı zulmü asla unutamayız. Özgürlüğün ve özgür düşüncenin simgesi olan üniversitelerde, üstelik de bizzat hocalar kullanılarak başlatılan cadı avını daha dün gibi hatırlıyoruz.

Benzer durumları maalesef biz de yaşadık. Hükûmetlerimizin ilk yıllarında kimi üniversiteler, millî iradeyi hazmetmekte zorlanmış, vesayet dönemlerinden kalan alışkanlıklarını devam ettirmeye çalışmışlardır. Darbe çığırtkanlıklarının yapıldığı Cumhuriyet Mitinglerinden, kılık kıyafet konusunda ısrarla sürdürülen yasakçı tavra kadar çeşitli alanlarda biz de buna şahitlik ettik. Ancak hayata geçirdiğimiz reformlarla statüko bekçiliği olarak gördüğümüz bu direnci kırmayı başardık. Demokrasiyi güçlendiren, özgürlükleri artıran, temel insan hak ve hürriyetlerinin kullanımını bir ayrıcalık olmaktan çıkartan hamlelerimizden üniversitelerimizin de istifade etmesini sağladık. Böylece kurumlarımızın asıl varlık gayelerinin önündeki tüm engelleri kaldırdık.

Yükseköğretime erişimin kolaylaşması ülkemizdeki kimi elitleri rahatsız etse de bu gayretlerimiz milletimiz tarafından takdirle karşılandı. Aslına bakarsanız bu kesimler sadece üniversite sayılarının artmasından değil, yollardan tünellere, hastanelerden havalimanlarına, barajlardan köprülere kadar ülkeye çağ atlatacak her yatırımdan rahatsızlık duydular. Gezi olaylarında yeri değiştirilen üç beş ağacı bahane ederek sokaklarımızı ateşe vermekle kalmadılar, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden İstanbul Havalimanı'na tüm devasa projelerimizin de durdurulmasını istediler. Başörtüsü düzenlemesi dâhil hak ve özgürlükler yolunda attığımız her adımı çeşitli yöntemlerle engellemeye çalıştılar.

İstanbul Büyükşehir Belediye başkanıyken başlattığımız üniversite öğrencilerine burs uygulamasını Anayasa Mahkemesine götürerek iptal ettirenler daha sonra dönüp bundan şikâyetçi bile oldular. Kendi çocuklarına hak gördükleri yükseköğretim imkânından fakir fukaranın evladının da faydalanmasına bir türlü razı olamayanların tutarsızlıkları hiç bitmedi. Ama biz bunların hiçbirine takılıp kalmadık sadece ülkemizin ve milletimizin ihtiyacı neyse onu yapmanın onu hayata geçirmenin mücadelesini verdik. Hamdolsun verdiğimiz sözlerin önemli bir kısmını da yerine getirdik.

Türkiye'de yükseköğretimde kız erkek eşitliği oranı 0,98'le tam eşitlik durumuna çok yakındır. Üniversite öğrencilerimizin yarısını kız öğrencilerimiz teşkil ediyor. Bu konuyu istismar malzemesi yapanların üniversitelerde etkin oldukları dönemlerdeki çarpık tabloyu en iyi sizler biliyorsunuz.

Tam 198 ülkeden gelen 340 bine yakın öğrenciyle dünyada en fazla uluslararası öğrencinin bulunduğu ilk 10 devlet arasındayız. Yükseköğretim alanındaki genişlemeye paralel olarak akademisyen sayımızı da artırdık. Bundan 22 sene önce 70 bin olan toplam öğretim elemanı sayısı 3 kat artışta bugün 184 binin üzerine çıktı. Öğretim üyesi sayısında da benzer bir durum söz konusudur. Profesör sayımızı 9 bin 396'dan 32 bin 488'e, doçent sayımızı 5 bin 367'den 20 bin 768'e, doktor öğretim üyesi sayımızı ise 11 bin 190'dan 71 bin 700'e ulaştırdık. Öğrenci sayımız çoğalırken doktor, akademisyen istihdamımız da sürekli artış göstermiştir. Toplam öğretim elemanlarının yüzde 46'sının kadın olması bizim için ayrı bir mutluluk kaynağıdır.

Üniversitelerimizin bir daha asla yasakla, baskıyla, kavgayla veya ideolojik dayatmalarla anılmasına müsaade etmeyeceğiz. İlim yuvası üniversitelerimizi kendi ideolojik saplantılarının bataklığı hâline dönüştürmeye çalışan az sayıdaki hazımsız marjinalin de en kısa sürede bu gerçeklerle yüzleşeceklerine inanıyorum. Türkiye Yüzyılı, herkes gibi bu kesimlerinde ufuklarını açacaktır.

Üniversitelerimizin İslam dünyasındaki yükseköğretim kurumlarıyla akademik hareketlilik sağlayacak iş birliği süreçlerini destekliyoruz. Türk Üniversiteler Birliğinin çalışmalarının artması ve birliğe üye üniversitelerin sayısının çoğalmasına önem veriyoruz. Yükseköğretim kurumlarımızın yurt dışında akademik birim ve ortak üniversite kurmalarının bilim diplomasisine katkıları ortadadır. Hükûmetimizin bu yönde atacağınız adımlara desteği tamdır. Üniversitelerimizin, uluslararası üniversite sıralamalarında üst sıralara yükselmelerini memnuniyetle izliyoruz. En son açıklanan sıralamada köklü üniversitelerimizin yanı sıra Anadolu üniversitelerimiz de yer almıştır. İnşallah bu başarılar önümüzdeki dönemde de artarak devam edecektir.

Üniversitelerin kendi içinde farklılaşarak misyon sahibi olmalarını destekliyoruz. 2 yıl önce belirlenen 23 araştırma üniversitemizin faaliyetlerini yakından takip ediyoruz. Giderek büyüyen ve 2030 yılında 1,5 trilyon dolarlık pazara erişeceği tahmin edilen yapay zekâ teknolojileri eğitim sektörünü de derinden etkiliyor. Yükseköğretim kurumlarında dijital ve yapay zekâ okuryazarlığının geliştirilmesinde fayda görüyoruz. Bu süreçte Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisimiz de üniversitelerimize gereken desteği sunmaya hazırdır.'' dedi.

“2023-2024 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni”nde konuşan Yükseköğretim Kurulu Başkanı Erol Özvar, ''Yükseköğretim Kurulu olarak, Türkiye Yüzyılında vizyonumuz; kalite odaklı ve akademik performansa dayalı yönetim anlayışını benimseyen, çeşitliliği ve ülkemizin ihtiyaç duyduğu insan gücü profili ile üniversite-sektör iş birliği modellerini destekleyen; nihayet ulusal, bölgesel ve küresel sorunlara duyarlı, evrensel düzeyde geleceğe yön veren yenilikçi ve rekabetçi bir yükseköğretim sistemi inşa etmektir.

Son yıllarda Türk yükseköğretim sistemi, ülkemizde ve dünyada meydana gelen erişim beklentilerine vaktinde karşılık vermek suretiyle çarpıcı bir gelişme kaydetmiştir. 2022 yılında üniversiteye başvuran aday sayısı 3 milyon 243 bin civarındayken, 2023 yılı itibarıyla bu sayı %9’luk bir artışla 3 milyon 527 bine yükselmiştir. Açıköğretim programlarıyla birlikte bir milyonun biraz üzerinde olan kontenjanlarımız bu yıl %99,8 gibi çok yüksek bir doluluk oranına ulaşmıştır. Bu artış, yükseköğretime olan talebin çarpıcı bir örneğidir ve küresel ölçekte diğer ülkelerdeki örneklerle de benzerlik göstermektedir. Türkiye’de yükseköğretime artan erişim talebi bugün yeterince karşılanıyorsa bu, Zât-ı Devletlerinin iradesiyle son 21 yılda kurulan üniversitelerle mümkün olmuştur.

İnanıyorum ki, önümüzdeki yıllarda uluslararası öğrencilerin Türkiye'ye olan ilgisi artarak devam edecektir. Türkiye en çok uluslararası öğrenciye sahip olan 10 ülkeden biri olacak.

Yükseköğretim Kurulu olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin bölgesel ve küresel konularda önemli bir aktör olma yönündeki politikalarıyla uyumlu şekilde bilim diplomasisini önemsiyor ve uluslararası alanda ilişkileri ve iş birliklerini geliştirmeye yönelik adımlar atıyor, faaliyetlerimizde Dışişleri Bakanlığımızla yakın eşgüdüm yapıyoruz.

Geçtiğimiz aylarda Semerkand’da düzenlenen Türk Devletleri Teşkilatı Eğitim Bakanları Toplantısında Yükseköğretim Kurulumuz tarafından gündeme getirilen; Türk Üniversiteler Birliğinin güçlendirilmesi ve akademik dünyada bir marka haline getirilmesi, Türk Dünyası Yükseköğretim Alanının oluşturulması, Türk Dünyası Yükseköğretim Veri Bankasının oluşturulması, Türk Dünyası Yükseköğretim Kalite Güvencesi Ajansının kurulması ve Türk Dünyası Yükseköğretim Vakfının tesis edilmesi önerilerinde bulunduk. Teşkilat Genel Sekreterliğinin de önerilerimizi olumlu karşılamasıyla daha ayrıntılı ve kavramsal bir çalışma yapmaktayız. Bu çalışmamızın önümüzdeki Kasım ayında gerçekleştirilecek Türk Devletleri Teşkilatı Zirvesinde de Türkiye’nin önerileri olarak sunulması hususunda tensip ve desteğinizi istirham etmekteyiz.

Ülkemizin üye olduğu uluslararası teşkilatlarda yükseköğretimle ilgili konuları hassasiyetle takip ediyor ve kavramsal çalışmaların gelişmesine katkıda bulunuyoruz.

Türk dünyası ve Avrupa ile yükseköğretim alanındaki yakın ilişkileri güçlendirirken, İslam Dünyası yükseköğretim kurumlarıyla da iş birliklerimizi geliştirecek adımlar atmaktayız. Biz inanıyoruk ki İslam dünyasında bir yükseköğretim alanının oluşumuna katkı sağlamak bütün İslam dünyası için hayırlı bir teşebbüstür.

Bundan sonra, bugüne kadar üzerinde hassasiyetle durduğumuz kalite odaklı yükseköğretim anlayışını daha da ileri taşımak için yoğun bir gayret içinde olduğumuzu ifade etmek isterim. Bu çerçevede, üniversitelerimizi uluslararası rekabette öne çıkarmak, akademisyenlerimizin Ar-Ge temelli projelerinin ve etki değeri yüksek bilimsel yayınlarının sayısını artırmak, öğrencilerimizin çağın ihtiyaçlarına cevap verecek donanımla mezun olmalarını sağlamak gibi konular, üzerinde çalıştığımız öncelikli gündem maddeleri olmaya devam edecektir.

Önümüzdeki süreçte başta KKTC ve kültür coğrafyamız olmak üzere dünya genelinde yükseköğretimde kalite kültürümüzü görünür kılmak istiyoruz. Yükseköğretim Kurulu ve üniversiteler olarak kalite odaklı yaklaşımımızın ve çalışmalarımızın meyvelerini vermeye başladığını da memnuniyetle müşahede ediyoruz.

Belki bu yılki en çarpıcı gelişme 2006 yılı sonrasında kurulan üniversitelerimizden 18’inin sıralamalar içinde yer almasıdır. Üniversitelerimizi tebrik ediyoruz. Bu başarı, Zât-ı Devletlerinin bizlere olan güveninin ve yükseköğretime verdiğiniz güçlü desteğin bir sonucudur. Bundan sonra da bu desteklerinizi boşa çıkarmayacak, daha büyük başarılara hep birlikte imza atacağız.

Bugün hayatımıza çok hızlı bir giriş yapan yapay zekâ, öngörülemeyen geleceği ve trilyon dolarlık ekonomik hacmiyle toplumun bütün alanlarını etkileme istidadı göstermektedir. Yeni meslek ve istihdam alanları oluşturabileceği gibi, bir o kadar da mevcut meslekleri tasfiye edecek ve istihdamdan tasarruf sağlayacak potansiyele sahip yapay zekâ dünyası, hepimizin şimdiden daimî gündemi haline gelmesi gereken bir konudur.

Yapay zekâ dünyasının diğer kurumlar kadar üniversiteleri de dönüştürecek bir potansiyele sahip olduğunu söylemek abartılı olmayacaktır. Yapay zekânın üniversiteleri nasıl etkileyeceği sorusu, bu teknolojinin kurumlarımızda nasıl kullanılacağı ve uyumlu hale getirilebileceğiyle yakından alakalıdır.

Yükseköğretim Kurulu, bir süreden beri yapay dünyasını daimî bir gündem maddesi olarak üniversitelerimizle birlikte bir süreden beri çalışmaya başlamıştır. Bu meyanda son iki yılda birçok üniversitede yapay zekâ alanında lisans ve lisansüstü programlar açtık.

Sayın Cumhurbaşkanım, yükseköğretim sistemimizin ülkemizdeki büyüklüğü, iktisadi gelişmede oynadığı rol, beşerî sermayemizin artırılmasındaki görev ve sorumluklarımız göz önünde bulundurularak, sivil Anayasa çalışmalarında Yükseköğretim Kurulumuzun kurumsal yapısının ve kapasitesinin gözden geçirilmesi ihtiyacının bulunduğunu yüksek tensiplerinize arz ederim.'' dedi.

Anahtar Kelimeler:
YükseköğretimAkademisyen
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.