Bu başlıklı yazıyı ilk olarak 2018 yılında yayınlamıştım.

O zamanlar Tokat Havaalanı aktif değildi.

Bir Tokatlı bakanımız yoktu.

Pide yiyip, Tokat Kebabı güzellemesi yapan "Hey Onbeşli Onbeşli Tokat Yolları Taşlı" diyen, Gaziosmanpaşa'nın torunlarıyız diye gururlanan bir grup güzel yurdum insanıydık.  

Simitçilerin, apartman görevlilerinin kamu dairelerinde hizmetlilerin, kapıcıların çoğunluğu teşkil ettiği mütevekkil yurdum insanıydık. Köy dernekçiliği yapıp geçinip gidiyorduk. Ellik diyorduk, bat diyorduk, Tokat Sarması diyorduk ve mutluyduk.

Sermaye başkalarında emek bizdeydi, komuta başkalarında şehit bizdeydi .

 Biz de artık bu kötü gidişe bir projeksiyon tutmak için Tokatlı Eğitim Gönüllüleri Platformunu kurmuştuk.

Amacımız Tokat'ın aydınlarını, eğitimcilerini, iş insanlarını ve proaktif liderlerini bir araya getirerek bir sinerji oluşturmak, Tokat gündemi oluşturmak ve Tokatlı güzel insanların hak ettikleri yerlere gelmesini sağlamaktı.

Davetlerimizde, toplantılarımızda hep Tokatlı bürokratlarımız olsun, il müdürlerimiz olsun, ilçe müdürlerimiz olsun, Tokatlı bakanımız olsun, Tokatlılar bir, beraber, iri ve diri olsun dedik.

Nitekim Tokat'ın ekmeğini yiyen Tokat'ın suyunu içen Tokatlı olmasa da Tokatlı olarak bilinen il müdürlerimiz, ilçe müdürlerimiz de oldu. Gerçekten Tokat'ın çocuğu olup da dişiyle tırnağıyla bir yerlere gelen güzel insanlar da oldu.

Bu arada Tokat havalimanı açıldı.

Hatta Milli Eğitim Bakanımız da Tokatlı oldu.

Sonra ne mi oldu?

Bürokraside kritik yerlere gelen bu güzel insanlar ağacın yükseklerine tırmanırken bastıkları dalları kırdılar, bir gün o dallardan geri ineceklerini unutuverdiler. Doğdukları topraklardan aday olamadılar doydukları topraklarda kaybolup gittiler.

İstanbul gibi bir metropolde Tokatlı belediye başkanlarımız oldu ama bir ve beraber olamadığımız için şimdi onlar da bypas edildiler,aday gösterilmediler.

Hemşehri günleri yaptık, orada da birliği sağlayamadık. Tokatlı'dan başka bütün memleketin insanları Tokatlı esnafa tahsis edilen o yerlere parayla geldiler. Tokat günlerinde Çorum'un leblebisini Kayseri'nin pastırmasını gördük .

Araya siyaset girdi.

Bir ve beraber halaya girmesi gereken omuz omuza durması gereken dernekler amaçlarını unutup siyasilerin amaçları için oy deposu gibi hareket ettiler.  

Bir amaç doğrultusunda kaynaşmış bir kitle olmak yerine yığın olmayı tercih ettiler. 

Birlik ve beraberliğimiz de parçalandı gitti. İstanbul'da en kalabalık nüfusa sahip 5. iliz diye Andersen'den masallar okumaya devam ettik.

Eba Müslim Horasani'ye Emeviler niçin yıkıldı diye sorduklarında şöyle tarihi bir cevap verir;

"Onlar zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de yıkılmaları mukadder oldu.”

Ya dostlarım; "Tokatlı Tokatlıyı tokatlamamalı" dedik ama gurbette gene toprak kaymasına maruz kaldık.

Hemşehrinin hemşehriye attığı kazığa toprak kayması denir.

Yıllar önce yazdığım yazı bu kafada oldukça daha yazmaya devam edeceğim satırlar aşağıdadır;

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Tokat’tan şöyle bahseder:

“Bu havası hoş şehrin dört tarafında bahçe ve bostanlar içinden sular akar. Her bağında birer köşk, havuz, fıskiyeler ve çeşitli meyveler bulunur. Halk zevk ehlidir. Gariplerle dostturlar, kin tutmaz, hile bilmez, yumuşak huylu insanlardır.

Cami, saray, köşk ve imaretleri o kadar sağlam ve güzel olur ki buralara girenler hayran olurlar.

Evliya Çelebi’nin söz ettiği evliyalar diyarı güzeller güzeli Tokat şimdi nasıl dostlar?..

- En çok göç veren

- Hızla betonlaşan

- Hala sanayi adına üretimi olmayan

- Hala tarım adına bir sıçrama yapamayan

- Hala bir bakanı olmayan

- Bürokraside Tokatlı'nın özellikle Tokatlı’ya sahip çıkmadığı bir döngü yaşayan

- Binlerce DERNEĞİ olan ama cenaze ve düğün dernekçiliğinden ve seçim zamanları kullanılmaktan başka işe yaramayan bir süreci tekrar tekrar yaşayan

- Amip gibi bölünerek çoğalan

- Bir makama geldiğinde üzerine basarak yükseldiği dalları unutan

- Şehr-i sadıka olan ancak sadece ayak işlerinde istihdamı Tokatlı’ya reva gören bir zihniyete razı olan bir sistemde Tokat hayal kırıklıkları yaşamaya mahkumdur.

Tokat güzeldir, Tokatlı güzeldir ama bizi çirkinlestiren yine bizim yapmadıklarımız ve eksik yaptıklarımızdır.

Bakın P.Coelho öyküsünde ne anlatıyor;

Leonardo da Vinci; ‘Son Aksam Yemeği’ isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı…

İyi’yi İsa’nın bedeninde, Kötü’yü de İsa’nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda'nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı…

Resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı.

Bir gün bir koronun verdiği konser sırasında, korodakilerden birinin İsa tasvirine çok uyduğunu fark etti.

Onu poz vermesi için atölyesine davet etti, sayısız taslak ve eskiz çizdi. Aradan 3 yıl geçti. ‘Son Akşam Yemeği’ neredeyse tamamlanmıştı, ancak Leonardo da Vinci henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı…

Leonardo’nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırmaya başladı.

Haftalarca aradıktan sonra Leonardo; vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu.

Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı.

Leonardo; yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi. Çünkü artık taslak çizecek zamanı kalmamıştı.

Kiliseye varınca yardımcılar adamı ayağa diktiler.
Zavallı, başına gelenleri anlamamıştı.

Leonardo adamın yüzünde görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu…

Leonardo işini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan berduş; gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü.

Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi:
‘Ben bu resmi daha önce gördüm…’

‘Ne zaman?’ diye sordu Leonardo da Vinci, o da şaşırmıştı..

‘Üç yıl önce’ dedi adam…

‘Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce…

O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum. Pek çok hayalim vardı. Bir ressam beni İsa’nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti…’

LEONARDO DA VINCI ELİNDEN FIRÇASINI DÜŞÜRMÜŞTÜ..
&…
İyi ve kötü’nün yüzü aynıdır…

Mühim olan bizim hangisine yol verdiğimizdir…

Haydi şimdi hemşehrim makamın ne ise ne, sen bana cevap ver;

Tokat için ne yaptın?

Tokatlı için ne yaptın?

Kaç çocuğa burs verdin?

Kaç çocuğu yurda yerleştirdin?

Kaç hemşehrimi yüksek lisans doktorada destekledin?

Kaç üniversite mezunumuzu araştırma görevlisi olarak yerleştirdin?

Kaç hemşehrimi işe yerleştirdin?

Tokat’tan göçü engellemek için ne yaptın?

Tokat’ta kaç kardeş okulla proje yaptın?

Rektör, dekan, bakan yardımcısı, genel müdür, doktor, imam, öğretmen oldun…

Tokat için memleketin için hemşehrim için ne yaptın?

O iyi insanlar iyi atlara binip gitmesinler…

Sipahi piyadenin elinden tutmadıkça gerçek Tokatlı’yım demesin..

TOKATLI artık simitçilik ve tellâklıktaki anılma başarısını (!) beyaz yakalıları ile sınıf atlayarak bürokraside de tekrarlamalıdır..

Evet hemşehrim sana soruyorum; İyiye yol açmaya hazır mısın?

Eğer sen Tokatlı olarak tokat ve yumruğa da dönüşebilen elini şefkat çağrısına dönüştürebilirsen TOKATLI Tokatlı’yı tokatlamayacaktır.

* Veni vidi vici!

Vesselâm!

* Julius Sezar’ın Tokat Zile’de söylediği efsane söz…

‘Geldim,gördüm, yendim..!’

Erhan Ziya Sancar
Eğitimci Yazar

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.