Öne Çıkanlar engelli Personel ve Askerî Öğrenci Temin Faaliyetleri Yönetmeliği yüz yüze eğitim A101 Aktüel Ürünler öğretim elemanı

Bakan Tekin'den Flaş Mülakat Açıklaması

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, ''2002 yılında, yani bundan 21 yıl önce Türkiye'de sadece 76 üniversite vardı. Şu an üniversite sayısı 208 olmuş durumda. Bu zaten sizin bildiğiniz bir veriydi. Belki gözden, dikkatten kaçan bir veriyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Dünyada demokratikleşme endeksleri hesap edilirken, ülkelerin genel bütçede eğitime ayırdıkları paya özellikle bakarlar. En çok bu ülke hangi alana bütçesini ayırıyor diye özellikle bakarlar. Türkiye bu endekslerde eğitime ayrılan payı, genel bütçedeki birinci sırayı almasından dolayı, uluslararası endekslerde ciddi bir şekilde dikkati çekici bir yükseliş sunmuştur. Bunu hazırlayan, bize bu imkanı veren Sayın Cumhurbaşkanı'mıza bir kez daha bu anlamda gerçekten teşekkür ediyorum. Şu an itibarıyla bizim bütçede ayırdığımız pay bu alanda en yüksek sırada olduğu için bizim bütçemizin de çok yoğun geçeceğini tahmin ediyorum.

Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı yarı yarıya azalmış durumda. Şu an sistemde çalışmakta olan öğretmen kardeşlerimizin yaklaşık yüzde 70'e yakını son 21 yılda atanmış durumda. 9 gün sonra Cumhuriyet'in 100. yılını tamamlayacağız. Yani 100. yıla geldiğimizde aslında sayısal göstergeler itibarıyla eğitim öğretimde ciddi anlamda bir devrim oluşturulmuş durumda. Yeni dönemde ne olacak. O zaman yeni dönemde yapılması gereken şey, üniversiteler Milli Eğitim Bakanlığı hep birlikte Türkiye Yüzyılı'nı inşa etmek durumundayız.

Bu salondaki herkes, dışarıdaki herkes, eğitimle ilgili olarak Türkiye'deki eğitim, öğretim sistemiyle ilgili olarak, kendi açısından tatmin olmadığını, eksiklikler olduğunu dile getiriyor. Hepinizin bildiği gibi eğitimle ilgili sorumlu olan Türkiye'de kurumlarımız şunlar; bir aile kurumumuz, iki toplum tamamen topyekun olarak sorumlu, üç Milli Eğitim Bakanlığı ve bakanlık bünyesindeki öğretmen kardeşlerim ile öğretmen arkadaşlarımız sorumlu. Dördüncüsü de yükseköğretim ve üniversiteler sorumlu. Çok şaşırıyorum, herkes sorumlu, herkes birbirini suçluyor. Milli Eğitim Bakanlığı olarak biz diyoruz ki 'aileler ve toplum üstüne düşeni yerine getirmiyor', toplum diyor ki 'Milli Eğitim Bakanlığı üstüne düşeni yerine getirmiyor', üniversiteler diyor ki 'Milli Eğitim Bakanlığından bize gelen öğrenci yetersiz.' Peki birbirimizi suçlayarak ne elde ediyoruz, nereye varıyoruz? Birbirimizi suçladığımız zaman, eğitimle ilgili eleştirilerimiz ortadan kalkıyor mu? Biraz önce saydığım hepimiz bu sistemde sorumluyuz.

Ben diyorum ki gelin Türkiye Yüzyılı'nın başlangıcını hep beraber toplumsal bir seferberlik yılı ilan edelim, başkalarını suçlamayalım. Hepimiz önce kendi üstümüze düşeni yapmakla başlayalım.

Velilerimiz çocuklarının, toplumsal değerleri inkar eden değil, toplumsal değerlere sahip çıkan; milli manevi değerlerini küçümseyen, hor gören değil, sahip çıkan bireyler olarak yetiştirilmesini istiyorsa biz de Milli Eğitim Bakanlığı olarak bunu yapmakla mükellefiz, bunu yapmak zorundayız.

Öğretmenlik alan derslerindeki ortalamalara baktığımızda, lisans programlarından mezun olan çocuklarımızın ortalamalarının çok da yüzümüzü güldürmediğini görüyoruz. Dolayısıyla benim üniversitelerden istirhamım budur. Daha önemli istirhamım ise öğretmenliğe kaynak teşkil eden lisans programlarından beklentilerimizin birincisi, alan uzmanı arkadaşlar yetiştirilsin, ikincisi ve benim önemsediğim kısmı, madem bu arkadaşlarımızın Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde istihdam edilmesini istiyoruz; bu arada bu salondaki öğretmenlik hayali kuran, öğretmen olmak isteyen arkadaşlara da öğüdüm olsun; Milli Eğitim Bakanlığının kendince bir eğitim-öğretim politikası var ve bunun somut belgeleri Talim ve Terbiye Kurulu tarafından alınmış, kamuoyunda müfredat diye bilinen bizim programlarımızda ve internet sitesinde mevcuttur. Yani biz 9. sınıf matematik öğrenen bir çocuktan beklediğimiz kazanımlar neler? Ya da Türk dili edebiyatı dersi alan bir çocuktan beklentimiz, ondan beklediğimiz kazanımlar neler? Bunları eğitim fakültelerinden, öğretmenliğe kaynak teşkil eden fakültelerden ve bize öğretmenlik başvurusu yapan arkadaşlardan bunları incelemesini istiyorum.

Aslında söylediğim şey buydu, biz, istihdam ettiğimiz çocuklarımızın, gençlerimizin bizim müfredatımızı bilmesini ve onu nasıl çocuklara vereceğini bilmesini istiyoruz. Bundan daha doğal hakkımız yok, alanı zaten siz öğretiyorsunuz ama biz de öğretmenden ne öğretmesi gerektiğini ve nasıl öğretmesi gerektiğini istemek durumundayız.

Bütün kamu kurumları, bakanlıklar, üniversitelerle bu anlamda birebir ilişki içerisinde çalışırsa, hem bu kamu kurumlarının çalışmalarında bir bilimsel temel veya bilimsel bakış açısı ortaya çıkmış olur hem akademideki yazı, literatür, akademik çalışmalar veriyle beslenmiş olur hem de icracılar tarafından kullanılacak hale gelir. Benim istirhamım bütün üniversitelerimiz, valilik başta olmak üzere büyükşehir, ilçe belediyelerimiz, milli eğitim müdürlüğümüz, ilgili fakülteler, ilgili bölümler, buralarda bu anlamda destekler versin.

Hepinize bu anlamda başarılar temenni ediyorum çünkü sizlerin başarılı olması benim Milli Eğitim Bakanı olarak başarılı olmama vesile. Benim başarılı olmam bütün toplumun başarılı olmasına ve hepsinden önemlisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bilimsel anlamda da önümüzdeki yüzyılı, Türkiye Yüzyılı olarak inşa etmesine katkıda bulunacak.'' dedi.

Anahtar Kelimeler:
MülakatYusuf Tekin
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.