Öne Çıkanlar öğretmen Sağlık Bakanlığı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Hazine ve Maliye Bakanlığı sözleşmeli personel

Cumhurbaşkanı Erdoğan Siyaseti Bırakıyor Mu?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Malum 31 Mart Türkiye'de bir dönüm noktası. Ve bu dönüm noktasında tüm İslam dünyasının gözleri Türkiye'de. Türkiye'de ne olacak? Her ne kadar bu bir genel seçim değilse de yerel seçimde gözler, AK Parti'nin bu seçimlerden alacağı netice ne olacak? Onun için tabii çok güçlü bir gençliğe sahip olan davamız, inşallah sandıkları adeta patlatırcasına 31 Mart akşamında o farklı bakanlara gereken cevabı verecektir diye inanıyorum.

Ardı arkası kesilmeyecek şekilde çalışmalarımı sürdürüyorum. Adeta nefes almaksızın koşturuyoruz. Çünkü benim için bu bir final. Yasanın verdiği yetkiyle bu seçim son seçimim ama buradan çıkacak netice benden sonra gelecek kardeşlerim için bir emanetin devri olacak. Onun için de hazırlıklarımızı buna göre yapıp, adımı da buna göre atmamız lazım ki çok farklı bakanlara karşı gereken cevabı istiyoruz ki 31 Mart akşamı verelim. 1 Nisan'dan itibaren de yeni bir dönemi inşallah başlatalım.

İnşallah başta İstanbul olmak üzere Ankara, İzmir, bütün buralarda bir değişim dönüşümü yapalım. Çünkü gözler burada.'' dedi.

inan Erdem Spor Salonu’nda düzenlenen TÜGVA 7. Gençlik Buluşması'nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Ülkemizin son 10 yıldaki gençlik çalışmalarına mührünü vuran, çalışkan evlatlarımızı görüyorum. Milyonlarca gencimizin ve ailelerinin hayatına dokunan bir iyilik hareketi görüyorum. İhtiyaç duyduğu her an ve her yerde milletimizin yanında olan kahramanlar görüyorum.

Evet, TÜGVA çatısı altında 81 ilimizde ve 605 ilçemizde faaliyet gösteren bu yeni nesil gençlik hareketi Allah'ın izniyle maya tutmuştur.

Şimdi bu çelikten iradeyi daha da yükseltme vaktidir. Ne diyor şair? 'Sanmasın kimseler bu aşkı yorgun/Bizim yüreğimiz millete vurgun/Türkiye Yüzyılı gençliği ile Ankalar misali doğarız her gün' Evet, her gün yeniden doğarak Türkiye Yüzyılı yürüyüşümüzü kesintisiz sürdüreceğiz. Gençlerimizin hem fiziki hem manevi hem ruhi gelişimini en üst seviyede temin ederek Cumhuriyet'imizin ikinci asrına damgamızı vuracağız. Medeniyetimizi ihya ederek bir büyük atılımı beraberce gerçekleştireceğiz.

Bu lütfun hakkını vermek için kahvehaneleri kıraathaneye dönüştürerek, kapımızı herkese açık tutarak, yurtlarımızı hem ilim hem irfan hem hikmet yuvası hâline getirerek, spordan müziğe, edebiyattan resme her alanda kabiliyetlerimizi geliştirerek, bilgisayar ekranlarındaki sanal dünya ile gerçek dünyanın dengesini kurarak, 'İman varsa imkân da vardır' anlayışıyla zorlukları birer birer aşarak, velhasıl şartlara teslim olmadan mücadeleyi her alanda ve her konuda sürdürmeliyiz. Sizlerin işte böyle bir şuurla hayatınıza yön vermesini, dünyanın en şatafatlı üniversitelerinin diplomalarından ben daha önemli görüyorum. Diploma zarftır, elbette kıymetlidir ama aslolan mazruftur. Dünyada donanımın önce ve hatta sadece diplomayla ölçüldüğü dönemler çok geride kaldı. Artık bireysel birikimler, kabiliyetler, beceriler, uzmanlıklar, analitik yetenekler çok daha önemli hâle geldi. Bunun için gençler sizlerden eğitiminizi sürdürürken mutlaka kişisel donanımınızı da tahkim etmenizi istiyorum.

Yeter ki siz azminizle, gayretinizle, çabanızla bu potansiyeli harekete geçirme iradesini ortaya koyun. İşte o zaman bu kutlu yolculukta ailenizi yanınızda göreceksiniz, arkadaşlarınızı yanınızda göreceksiniz, devletinizi yanınızda göreceksiniz. Bizi daima yanınızda göreceksiniz.

Sevgili gençler, bir ülkenin, bir milletin en büyük gücü gençleridir. Gençlerinden ümidi kesen bir millet, geleceğini kaybetmiş demektir. Biz, öğrenciliğimizden gençlik liderliği yıllarımıza, oradan siyasi hayatımızın her safhasına kadar ömrümüzün tüm dönemlerinde gençlerimize güvendik, inandık, onlarla birlikte yol yürüdük.

Artık sizlerin zamanının misafiri olan bir büyüğünüzüm. Ben misafirim, siz ev sahibisiniz. Böylece gençlerimize çok daha büyük vizyonları hayata geçirebilecekleri büyük, güçlü, müreffeh bir ülke emanet edebileceğiz. Sizlerden beklentimiz ise kendinizi bu geleceğe hazırlamanızdır. Tabii bu hazırlığın söylemek kadar kolay olmadığını biliyoruz. Bunun için yeri geldiğinde güncel gelişmeleri takip etmek, yeri geldiğinde eskilere kulak vermek, bazı gençlerimize eskilerin tavsiyeleri biraz harcıalem gelebilir ama emin olun öyle değil.

Bugün ise en basitinden selamlaşmayı dahi unutmuş, ihmal eder hâle gelmiş hatta beceremeyen gençlerimize rastlıyoruz. Hâlbuki Kur'an ve sünnetten Kutadgu Bilig ve Babürname'ye, destanlarımızdan şiirlerimize kadar, medeniyetimize temel teşkil eden tüm eserlerde selamlaşmanın önemine vurgu yapılır. Peygamber Efendimiz bir hadisi şeriflerinde şöyle emretmiştir, 'Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız'. Evet. Selamünaleyküm. Ve aleykümselam.

Bu iklimin bereketinden mahrum bir gençlikten daha büyük davalara hizmet nasıl beklenebilir? Selamdan mahrum kalmayı beddua kabul eden bir ecdadın evlatlarına, başı önde gelip geçmek yakışır mı? Biz şahsen kendi tekâmülümüzü bu tür nasihatlere ve nasihat sahiplerinin dizleri dibinde büyümeye borçluyuz. İnşallah sizlerin de bu hikmet pınarlarından en verimli şekilde istifade edeceğinize inanıyorum.

Hâlâ süren ve hatta durumun daha da vahim hâle geldiği gündemlerimiz de mevcut. Bunların başında Gazze'de yaşanan katliamlar, diğer Filistin topraklarında işlenen cinayetler ve yapılan hırsızlıklar, Kudüs'ün mahremiyetinin sürekli ihlali gibi hususlar geliyor. Peygamber Efendimiz, 'Kim bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin, gücü yetmezse diliyle değiştirsin, ona da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin ki bu imanın en zayıf derecesidir' buyuruyor. Filistin'de uygulanan katliamlara, zulümlere, hırsızlıklara karşı bize düşen de sırasıyla bu tavırları sergilemektir. Bilhassa Gazze'deki zulüm, bırakınız kalple buğzetmeyi, dille değiştirme safhasını bile geride bırakmıştır. Artık İsrail'in soykırım politikasına karşı insanlığın yekpare bir şekilde eyleme geçmesi gerekiyor. İsrail'e cesaret ve destek veren Amerika ve Avrupa devletleri, tarihe kadın ve çocuk katillerinin hamisi olarak kaydolmuşlardır. İnsanlığın onurunu kurtarmak için önce bu devletlerin tavırlarını gözden geçirip, yanlıştan dönmeleri şarttır.

Netanyahu yönetimiyle yan yana anılmak bile başlı başına ağır bir cezadır, utanılacak bir ayıptır. Çünkü Netanyahu'nun başında bulunduğu İsrail yönetimi katildir. Bizzat failinden yapılanlara karşı çıkmayan bireylerine kadar İsrail'deki herkes, daha anne karnındaki bebeklerden her yaştan çocuğa, kadına, erkeğe kadar on binlerce Filistinli masumun katlinden sorumludur.

İsrail yönetimi, Filistin halkının binlerce yıldır sahip olduğu evleri, arazileri, tarlaları, bahçeleri, içindeki eşyaları, mahsulleri ve ağaçlarıyla gasbetmektedir. Yerleşimci denen hırsızlar çetesinin bu gaspları, İsrail Devleti'nin, adaletinin, ordusunun, polisinin gözetimi ve desteği altında yürütülmektedir. Netanyahu'nun başında bulunduğu İsrail yönetimi yalancıdır. İsrail yönetimi ve yerleşimcisiyle, her türlü melaneti işleyen ama dışarıya karşı tam tersini ifade eden hem yalancı hem kibirli ve kirli bir zihniyetin hâkimiyeti altındadır. Milyonlarca masum insana terörist yaftası vurarak katletmek için yalan üstüne yalan söyleyen İsrail yönetimine bu cesareti, yalanları peşinen kabul edip tekrarlayanlar vermektedir.

Dün üstün ırk iddiasıyla Yahudiler başta olmak üzere pek çok kesimi yok etmeyi amaçlayan Nazi kafasının bugünkü temsilcisi İsrail yönetimidir. Kendilerinden başka hiç kimseyi insan yerine koymayan bu kafa, yarın fırsat bulduğunda Filistinlilere yaptıkları zulmün daha beterini diğer milletlerden ve inançlardan insanlara uygulamaktan çekinmeyecektir. Netanyahu'nun başında bulunduğu İsrail yönetimi tehdittir. Tarih bize göstermektedir ki önüne geçilmeyen, kınanmayan, engellenmeyen her zulüm ve katliam, farklı bahanelerle pusuda bekleyen yenilerin yolunu açar. İsrail yönetiminin pervasızca yürüttüğü cinayetler, zulümler, hırsızlıklar ve diğer tüm arızalı politikaların bu zincirleme reaksiyonu başlatma riski giderek artmaktadır.

Sevgili gençler, şunu çok iyi bilmenizi isterim. İçimizdeki kimi kendini bilmezlerin söylemlerine bakarak, devletinize ve milletine karşı asla tereddüde kapılmayın. Bu ülkede siyaset yaptığı hâlde çıkıp utanmadan Hamas'a terör örgütü iftirası atan İsrail muhiplerine asla ve asla aldırmayın. Bunlar katil İsrail'e selam çakarak, siyasi ikballerini garantiye alacaklarını düşünen kifayetsiz muhterislerdir. Pusulasını emperyalistlere çevirmiş selefleri gibi, bunlar da yakında tarihin tozlu raflarında kaybolup gideceklerdir. Şayet onların iddia ettiği gibi Hamas bir terör örgütü olsaydı, emin olun herkesten önce kendileri savunur, iş birliği yapar, muhabbet beslerlerdi. Eğer Hamas bunların dediği gibi bir örgüt olsaydı milletvekilleri her yıl dönümünde kurulduğu köyü ziyaret eder, aklamak için kırk dereden su getirirler, reklamını en çok kendileri yapardı. Gerçekten de Hamas dedikleri gibi olsaydı, hiç şüpheniz olmasın Hamas'ın hamiliğini ve avukatlığını bunlar kimseye bırakmazdı. Açık ve net söylüyorum Hamas, bunların iddia ettiği gibi bir örgüt kesinlikle değildir. Bilakis canları pahasına vatanlarını ve topraklarını savunan bir direniş hareketidir. Müfterileri asıl rahatsız eden de Hamas'ın bu özelliğidir. Biz bunlara aldırmıyor, itibar etmiyor, kesinlikle prim vermiyoruz.

Dualarımızda hep Filistinli kardeşlerimizin özgürlüğe kavuşması yakarışı var. Bu meseleyi uluslararası gündemde tutmak ve somut kararlar çıkması için yoğun diplomasi yürütüyoruz. Mısır ve Ürdün üzerinden bölgeye yardım ulaştırmak için yoğun gayret gösteriyoruz. Bugüne kadar 37 bin tondan fazla insani yardım malzemesini uçaklarla ve gemilerle bölgeye ulaştırdık. Kızılay'ımızın sivil yardım gemisi 3 bin tonluk malzemeyle dün yola çıktı. Gazze'nin Refah Sınır Kapısı'nda her gün Kızılay tırları Gazze'ye giriyor. Ramazan ayında yardımlarımızı inşallah daha da artıracağız.

Filistinli kardeşlerimiz arasında vahdetin sağlanması için de tüm taraflarla görüşüyoruz. Osmanlı bölgeden çekildiğinden beri rahat, huzur, güvenlik yüzü görmeyen Orta Doğu coğrafyasına asla sırtımızı dönmeyecek, hep kardeşlerimizin yanında olacağız. Nasıl Orta Asya ve Kafkasya'yla kadim tarihî bağlarımızı, Balkanlar'la kardeşliğimizi, Kuzey Afrika'yla yakın ilişkilerimizi güçlendiriyorsak, bu bölgeye sahip çıkmak da tarihi ve insani sorumluluğumuzdur. Her kim size, 'Bizim orada ne işimiz var?' diye soruyorsa, bilin ki bunu söyleyen ya kara cahildir ya da gönüllü veya görevli bir beşinci kol elemanıdır.

Bizden bu bağları kopartıp atmamızı isteyenler iyiliğimizi değil tam tersine kötülüğümüzü temenni ediyor demektir. İnşallah, medeniyet, tarih ve kültür bilinciyle yetişen siz gençlerimiz, ülkemiz üzerinde oynanan pek çok oyun gibi bu sinsi projeyi de çiğneyip keseceksiniz. Gençler, ben sizlere güveniyorum.'' dedi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.