Öne Çıkanlar Yenilikçi Araştıran ve Geliştiren Eğitimciler Derneği İl İçi Mazeret Tayinleri 3600 ek gösterge ÖSYM Özel Eğitim Okulları Haftalık Ders Çizelgeleri

Yeni Ekonomi Programı (2021-2022-2023)

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, konuya ilişkin yaptığı açıklamada ''yüzde 25'lere kadar yükselen tüketici enflasyonunu yüzde 10-11'lere düşürdük. 2019'un son çeyreği itibariyle yüzde 6.4'lük büyüme yakaladık. Tüm dünyada pandemi nedeniyle ekonomik faaliyet çok sert bir şekilde yavaşladı. İşsizlik büyük oranda arttı. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerin para değeri değer kaybetti.

Kovid-19'la mücadelemizi 3 temel hedef üzerine inşa ettik. Birincisi iş gücü piyasasını ayakta tutmak, ikincisi hane halkına gerekli likiditeyi sağlamak, üçüncüsü temel sektörlerin faaliyetlerini sürdürmesini garanti altına alarak tedarik zincirlerini ayakta tutmak.

Kovid-19 sürecinde destek paketlerimizin toplam büyüklüğü 494 milyar lirayla milli gelirimizin yüzde 10'una ulaştık. 6.2 milyon aileye 1000 TL ödeme yaptık. Emekli aylığını en az 1.500 TL'ye yükselttik. Kısa çalışma ödeneği kapsamı genişledi ve süre uzadı. 40 milyar tutarında SGK ve Bağ-Kur primini ve 29.4 milyar lira vergi ödemesini öteledik.

Kredi garanti fonunun limitini artırarak teminat sıkıntısı yaşayan işletmelerin finansmana erişimini sağladık. 267.4 milyar tutarında kredi finansman imkanı sağladık. Yaklaşık 9 milyon vatandaşımıza 47.5 milyar lira bireysel ihtiyaç desteği verdik. 787 bin esnafa 29.9 milyar lira esnaf desteği verdik.

Salgın döneminde aldığımız tedbirlerle ekonomik faaliyet hızlı bir iyileşme sürecine girdi. Toparlanmanın sürükleyicilerinden biri de ihracat oldu. İhracatta yüzde 27'ye oranla ciddi bir artış kaydedildi. Toparlanmanın tüm sektörlere yayıldığını söylememiz hala mümkün değil. Toparlanma henüz istediğimiz seviyede değil. Hizmetler sektörünü canlandırmak hayati önemde.

Bu sene Yeni Ekonomi Programı'nın temasını 'Yeni Dengelenme, Yeni Normal ve Yeni Ekonomi' olarak belirledik.

Finansal koşullarda yeni dengelenme noktasında baktığımızda salgının olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılmasını, iç ve dış dengenin yeniden sağlanmasını, enflasyonun tek rakamlara düşürülmesini ve cari işlemler açığının kapatılmasını ifade etmekte. Bu dengelenme üzerinde sürdürülebilir bir büyüme modeli inşa edeceğiz. Dengelenme döneminde finansal tedbirler kademeli olarak kaldırılacaktır.

Normalleşme adımları önümüzdeki haftalarda da devam edecek. Hem finansal istikrara ve makro ekonomik hedeflere katkı sağlayacak.

Yeni normal: Kovid-19 salgını ile dünya genelinde sosyal ve ekonomik hayatın işleyişi önemli ölçüde değişime uğradı. Davranışlar yeniden şekilleniyor. Dijital dönüşüme hız kazandırılarak e-hizmetin hayatın her alana yaygınlaştırılması yanında yeni çalışma modellerinin oluşturulması karşımıza çıkıyor.

Yeni ekonomi: Yenilikçi yüksek katma değerli, ihracata dayalı insan odaklı ve kapsayıcı bir kalkınma modeli. Enflasyon ve cari açıktaki kırılganlıkları ortadan kaldıracak. Stratejik reformları hayata geçirmeye devam edeceğiz.

İlk sırada büyüme çerçevesi içerisinde Mart ayındaki daralmanın ardından üçüncü çeyrekte hızlı bir toparlanmaya girdik. Yılın geri kalanında büyüme bir miktar ivme kaybedecek olsa da yılın tamamında büyümenin pozitif olmasını ve yüzde 0.3 oranında gerçekleşmesini öngörüyoruz.

Özellikle verimlilik ve rekabet gücünü artıracak, yüksek teknolojiyi ve girişimcilik ekosistemini destekleyecek politikaları hızla hayata geçireceğiz. İstihdam program dönemi boyunca istihdamın yıllık ortalama 1 milyon 336 bin kişi artmasına rağmen işsizlik oranının kademeli olarak gerileyerek, 2023 yılında yüzde 10.9 seviyesinde gerçekleşmesini öngörüyoruz.

Fiyat istikrarının ağlanması enflasyonun kalıcı tek haneli olması önceliğimiz olmaya devam edecek. Gıda fiyatlarında istikrara katkı sağlamak için girdi finansmanı ve avans mekanizmasını uygulamaya koyacağız. Pilot uygulamayı Türk Şeker'le başlattık.

Kurdaki değişimin enflasyon etkisini en aza indirgemek için yerleştirme programlarına ve TL bazlı alım kontratlara hali hazırda başladık, daha da artırarak devam edeceğiz.

Cari işlemlerde kalıcı olarak denge tesis etmeyi amaçlıyoruz. Geçtiğimiz yılı cari fazla veren bir resimle başlamıştık. Turizmdeki beklenmedik daralmanın etkisiyle yılı cari açık vererek kapatacağız. Altın ithalatını ithalat olarak görmüyorum sermaye malı sonuçta. Altın ve turizmdeki beklenmedik daralma olmasa cari fazla vereceğimiz bir yıl olacaktı 2020.

Öncelikli sektörleri destekleyecek yurt içi üretim kapasitemizi artıracak, sürdürülebilir ihracat artışı sağlayacağız. Doğalgaz keşfi kaynaklı, önümüzdeki dönemde çok daha uygun düzeylerde oluşan enerji ithalatı fiyatlarıyla, bu sürecin sonunda enerji ithal eden değil bir de bakmışsınız enerji ihraç eden ülkeler arasında olacağız, Türkiye oralara gidiyor.

KOBİ'lerimizi destekleyerek küresel tedarikteki payımızı ve e-ihracatı artırmak politikalarımızın önceliği olacak. Kalkınma ve Eximbank'ta yeni dönem çok başka bir sürecin önünü açacak. Madencilik alanında katma değerli üretime yönelik yatırımlara önem vereceğiz.

Salgın sürecinin olumsuz etkileri ortadan kaldırmak için bütçeye yansıyan maliyetler, önümüzdeki dönemde azalarak ekonomik faaliyetlerde yaşanan iyileşmeye bağlı olarak bütçe gelirlerini artıracak. Program dönemi boyunca bütçe açığının GSYH'ye oranla gerilemesi ve dönem sonunda yüzde 3.5 olmasını bekliyoruz.

Kamu harcamalarındaki artışı; üretimi, verimliliği ve belki de en önemlisi istihdamı destekleyecek belirli alanlarda yapılacak sabit sermaye yatırımlarıyla sınırlı tutacağız. Sağlık, demiryolu, sulama yatırımları, eğitim yatırımları, ar-ge yatırımları, yeni OSB yatırımları ve desteklenmesi kaynakların tamamını bu saydığımız yatırım alanlarına yoğunlaştıracağız.

Süreki ve kalıcı gelir kaynaklarıyla vergi tahsilatında etkinliğin artırılmasıyla, ekonomide kayıt dışılığın azaltılmasını teşvik sisteminin verimliliğinin artırılmasını sağlayacak politikaları devreye alacağız.

Enerjide yaptığımız yerlileştirme modelini sağlık alanında da DMO ile yerleştirerek müthiş bir dönüşüm hikayesini bu alanda da yaşayacağız. Tek hazine hesabının genişletilmesi gibi hedeflerimizi destekleyecek adımları atacağız.

Programla birlikte finansal piyasalarda istikrarı güvenle kalıcı hale getirmeyi hedeflediğimiz, bu kadar büyük bir küresel etkinin olduğu pandemi sürecinin de olumlu olumsuz bir çok meydan okumanın olduğu bu süreçte, Türkiye olarak geçtiğimiz iki YEP'teki güçlü kararlı duruşumuz ve meyvelerini daha da fazlasını bu pandeminin etkisiyle 3 yılın sonunda inşallah göreceğiz.

Finansal istikrarın sağlanması için gerekli stratejik konular program dönemi ana odak noktalarından olacak. Zaten halihazırda başlattığımız dönüşüm sürecini 2023'e giderken çok daha güçlü ve kararlı adımlarla sağlayacağız.

Tasarruflarda artışa katkı sağlayacak çalışmalara yoğun bir şekilde devam edilecek. Katılım sigortacılığı yaygınlaştırılacak. Katılım finans, katılım bankacılıkta çok büyük bir değişim sürecine şahitlik edeceğiz. TL bazlı finansal ürünlerin teşvik edilmesi, dolarizasyonun azaltılması, IFM merkezli zenginleştirilmiş kümelerinin oluşturulması diğer adımlarımız olacak.

Yeni Ekonomi Programı (2021-2022-2023)'na https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2020/09/YEN%C4%B0-EKONOM%C4%B0-PROGRAMI-K%C4%B0TAP%C3%87IK.pdf linkinden ulaşabilirsiniz.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın konuya ilişkin sunumuna https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2020/09/YEN%C4%B0-EKONOM%C4%B0-PROGRAMI-SUNUM.pdf linkinden ulaşabilirsiniz.

1. YENİ DENGELENME, YENİ NORMAL, YENİ EKONOMİ

Yeni Dengelenme: 2018-2019 döneminde yaşanan dengelenme süreci sonrası 2019 yılının ikinci yarısında ekonomik faaliyet hız kazanmış, 2020 yılının Mart ayında Kovid-19 salgınının etkisiyle küresel ekonomiye entegre tüm ekonomiler gibi Türkiye ekonomisi de büyük bir sınamayla karşılaşmıştır. Bu dönemde üretimin ve tedarik zincirinin kesintiye uğramaması, istihdamın korunması ve finansal sistemin sağlıklı işleyişinin sürdürülmesi için eşgüdümlü politika adımları atılmıştır. Böylece salgının ekonomiye etkisi en aza indirilmiş, ekonomik faaliyette yılın üçüncü çeyreğinden itibaren V-tipi bir toparlanma başlamıştır.

Ekonomideki toparlanma eğiliminin güç kazanmasına bağlı olarak Ağustos ayı ile birlikte salgın dönemine özgü genişlemeci politikalar kademeli olarak terkedilmeye başlanmış ve yeni dengelenme süreci aşamasına geçilmiştir. Bu süreç, makro dengelerin yeniden tesisinin önceliklendirileceği bir anlayışla yürütülecektir. Yeni Normal: Kovid-19 salgını ile dünya genelinde sosyal ve ekonomik hayatın işleyişi önemli ölçüde değişime uğramıştır. Ekonomideki iş yapış şekilleri, davranışlar ve tercihler yeniden biçimlenmiş, bu durum yeni normal olarak ifade edilmeye başlanmıştır. Ekonomik hayatın sürdürülebilirliğinin sağlanması, istihdam ve üretimde potansiyele ulaşabilmek için ekonomik faaliyetler, zaman ve mekândan bağımsız olarak büyük ölçüde hibrit sistemlerle yürütülecektir.

Ekonomimizin bu sürece uyum sağlayabilmesi için dijital dönüşüme hız kazandırılması, e-hizmetlerin hayatın her alanında yaygınlaştırılması, yeni finansal çözümlerin üretilmesi ve yeni çalışma modelleri oluşturulması bir zorunluluk olarak ortaya çıkmaktadır. Yeni Ekonomi Programı (YEP) döneminde ortaya çıkabilecek zorluklar fırsata çevrilerek, katma değerli üretimi destekleyecek iş süreç ve modelleri yaygınlaştırılacaktır.

Yeni Ekonomi: Yeni dengelenmeyi sağlayarak, yeni normale uyumla birlikte ekonomimizde istikrar güçlendirilecektir. Program döneminde enflasyon ve cari dengede kırılganlıkları azaltacak teknoloji, verimlilik ve rekabet odaklı politikalar hayata geçirilecektir. Salgın sonrası küresel tedarik zincirinde ortaya çıkan aksamaları fırsata dönüştürerek ülkemizi üretim ve yatırımda cazibe merkezi haline getirecek adımlar atılacaktır. Bu kapsamda yenilikçi, yüksek katma değerli, ihracata dayalı, insan odaklı ve kapsayıcı bir kalkınma modeli uygulanacaktır.

Kovid-19 salgını ile mücadele edildiği ve salgına ilişkin belirsizliklerin sürdüğü bu dönemde hazırlanan Programın temel amacı; Yeni Ekonomi Programları ile sağlanan kazanımların korunarak geliştirilmesi, iç ve dış dengenin yeniden sağlanması, bu denge üzerine inşa edilecek stratejik reformlarla kapsayıcı, sürdürülebilir ve istihdam odaklı büyümeyi hedefleyen politikalarla küresel ekonomide ortaya çıkan yeni normalin oluşturduğu iktisadi fırsatları da kullanarak üretime, ihracata ve finansal istikrara dayalı ekonomik dönüşümün ve değişimin gerçekleştirilmesidir.

2019 yılının ikinci yarısında finansal koşullardaki iyileşme, enflasyondaki düşüş ve bu gelişmelerin sonucunda risk priminde ve belirsizliklerde ortaya çıkan azalma yurt içi talep koşullarını
desteklemiş ve ekonomik aktivite güçlenmiştir. Yaşanan dengelenme sürecinin bir sonucu olarak cari işlemler dengesi fazla vermiştir.

2019 yılının sonlarında başlayan Kovid-19 salgını küresel ekonomik aktivitenin tarihte benzerine az rastlanılan bir şiddette olumsuz etkilenmesine neden olmuştur. Sınırlar kapatılmış, uluslararası uçuşlar durdurulmuş, seyahat kısıtlamaları getirilmiş, karantina ve sokağa çıkma yasağı uygulamalarına gidilmiş, birçok iş yeri ve üretim tesisi faaliyetlerine ara vermek zorunda kalmıştır.

Salgın küresel ölçekte arz ve talebin önemli ölçüde daralmasına, tedarik zincirlerinin aksamasına, küresel ticaret hacminin gerilemesine ve işsizlik oranlarının yükselmesine neden olmuştur. Turizm ve ulaştırma sektörleri bu süreçte görece daha fazla etkilenen sektörler olarak ön plana çıkmıştır. Salgın, ayrıca özellikle Mart ve Nisan aylarında, finansal piyasalarda dalgalanmalara, gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışlarına ve bu ülkelerde uluslararası döviz likiditesinde azalmaya yol açmıştır.

Ülkemiz, Kovid-19 salgını ile mücadele tedbirlerini hızlı bir şekilde uygulamıştır. 10 Ocak 2020 tarihinde oluşturulan Koronavirüs Bilim Kurulu’nun tavsiye niteliğindeki kararları doğrultusunda salgının yayılmasını engellemeye yönelik birçok önlem hızla hayata geçirilmiştir. 

Alınan önlemlerin etkin bir şekilde uygulanmasının yanı sıra ülkemizin güçlü bir sağlık sistemine sahip olması ve başta şehir hastaneleri olmak üzere sağlık sektörüne yönelik son 15 yılda
yapılan yatırımlar salgın ile mücadelede Türkiye’nin başarılı sonuçlara ulaşmasında önemli bir rol oynamıştır.

Üretim, ihracat ve istihdamın devamlılığı 18 Mart 2020 tarihinde açıklanan Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi ile desteklenmiştir. Paketin kapsamı daha sonra ortaya çıkan ihtiyaçlar doğrultusunda alınan yeni tedbirler ile genişletilmiş, böylece toplumun tüm kesimlerinin bu süreçte desteklenmesi sağlanmıştır.

Ekonomik İstikrar Kalkanı Paketi ve alınan diğer tedbirler kapsamında, ihtiyaç sahibi hanehalkına nakit desteği sağlanmış, en düşük emekli aylığı yükseltilmiş, kısa çalışma ödeneğinin kapsamı genişletilerek süresi uzatılmış, telafi çalışma süresi artırılmış, istihdamın sürekliliği desteklenmiş ve bireylerin krediye erişim imkânları artırılmıştır. İşletmelerin vergi ve prim ödemeleri ertelenmiş, işletmelere sektörel odaklı vergi indirimleri yapılmış, kredi ödemelerinin ertelenmesi imkânı tanınmış, temerrüde düşen firmalara mücbir sebep açıklama imkânı getirilmiş ve kredi teşvikleri verilmiş, Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) limiti artırılarak teminat sıkıntısı yaşayan işletmelerin finansmana erişimine imkân sağlanmıştır.

Kovid-19 salgınının finansal piyasalardaki olumsuz etkilerinin sınırlandırılması, kredi kanallarının açık tutulması ve firmalara nakit akışında kesinti yaşanmaması amacıyla, finansal
piyasalarda Türk lirası ve yabancı para likiditesinin etkin yönetimi doğrultusunda gerekli tedbirler, ilgili kurumların tam uyumu ve koordinasyonuyla hayata geçirilmiştir.

Salgına karşı alınan sosyal hareketliliği kısıtlayıcı tedbirlerin etkisiyle ekonomik aktivite Nisan ayında belirgin şekilde daralmıştır. Türkiye’de genel anlamda bir karantina uygulanmaması ve firmaların önemli bir kısmının tam kapasitede olmasa bile üretimlerine ve ihracata devam etmiş olması ekonomik aktivitedeki ve istihdamdaki daralmayı sınırlandırmıştır. Atılan adımların etkisi ve kademeli normalleşme süreci ile ekonomik aktivite Mayıs ayında toparlanmaya başlamıştır. Satın alma yöneticileri endeksi, kapasite kullanım oranı ve güven endeksleri gibi öncü
göstergelerde hızlı iyileşme gözlenmiştir. 

Salgın kaynaklı risk algısındaki bozulma gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışına, yurt içi finansal piyasalarda dalgalanmaya, döviz kurlarında baskıya ve kur geçişkenliği nedeniyle enflasyonda artışa neden olmuştur. Ayrıca, küresel talepteki daralma ve salgınla mücadele kapsamında alınan tedbirler nedeniyle mal ve hizmet ihracatının gerilemesi ve altın ithalatının güçlü seyri nedeniyle cari işlemler dengesinde bu dönemde beklenenin üzerinde bir açık görülmüştür.

Salgın dönemine özgü bu makro dengelerdeki geçici bozulmanın uygulanmakta olan normalleşme adımları ve Ağustos ayı itibarıyla başlatılan etkin ve kademeli çıkış stratejisi
çerçevesinde Programın ilk yılında ortadan kaldırılması amaçlanmaktadır.

Büyüme: 2019 yılının ikinci yarısında finansal koşullardaki iyileşme, enflasyondaki düşüş, risk primlerindeki azalmaya paralel olarak faiz oranlarındaki gerileme ve belirsizliklerdeki azalma ile birlikte ekonomik faaliyet güç kazanmıştır. 2019 yılının son çeyreğinde Türkiye ekonomisi bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 6,4 oranında büyümüştür. Yılın son çeyreğindeki bu güçlü büyüme performansı sayesinde yıl genelinde büyüme oranı yüzde 0,9 olarak gerçekleşmiştir (YEP 2020-2022 tahmini yüzde 0,5).

Büyümedeki ivmelenme, 2020 yılının ilk iki ayında da devam etmiş ve yılın ilk çeyreğinde büyüme oranı yıllık yüzde 4,4 olarak gerçekleşmiştir. Büyümenin kaynağı özel tüketim ve kamu tüketimi harcamaları olurken, toplam yatırımlar makine ve teçhizat yatırımlarındaki güçlü artışa rağmen inşaat yatırımlarında süregelen daralma nedeniyle zayıf seyretmiştir.

Ekonomideki bu ivmelenme süreci, Mart ayının ikinci haftasında ülkemizde etkili olmaya başlayan Kovid-19 salgını nedeniyle yılın ikinci çeyreğinde sekteye uğramıştır. Sosyal hareketliliği kısıtlayıcı tedbirler, kısmi karantina uygulamaları, seyahat kısıtlamaları, bazı ekonomik faaliyetlerin geçici olarak durdurulmasına ve firmaların daha düşük kapasite ile çalışmalarına yol açan diğer çeşitli önlemler iç talebi ve üretimi olumsuz etkilemiştir. En büyük ticaret ortağımız olan Avrupa Birliği (AB) başta olmak üzere dış talepteki daralma ve turizm gelirlerindeki düşüş, salgının Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerinin Nisan ayında belirginleşmesine neden olmuştur. Bu gelişmelere bağlı olarak Türkiye ekonomisi, yılın ikinci çeyreğinde yüzde 9,9 oranında daralmıştır. Bu dönemde, Kovid-19 salgınının ekonomi üzerindeki olumsuz etkisi AB ve OECD ülkelerinin ortalamalarına kıyasla daha sınırlı düzeyde kalmıştır. Üretim tarafında sanayi ve hizmet sektörlerinde, talep tarafında ise ihracat ve özel tüketim kalemlerindeki daralma belirgin hale gelmiştir.

Alınan tedbirler Kovid-19 salgını ile mücadelede ilerleme kaydedilmesini sağlamış, bu tedbirlerle salgının ekonomi üzerindeki etkileri en aza indirilmiş, üretimde süreklilik sağlanmıştır. Böylece 2020 yılı Mayıs ayının ortasında kısmi normalleşme adımları atılmış, Haziran ayında bu adımlar genişletilmiştir. 2019 yılında dengelenme süreciyle elde edilen kazanımlar salgınla mücadelede gerekli tedbirlerin alınması için yeterli mali alanın oluşmasını sağlamış ve ekonomideki toparlanmada belirleyici olmuştur.

Üçüncü çeyreğe ilişkin öncü veriler, ikinci çeyrekteki daralmanın ardından, V-tipi güçlü bir toparlanmaya işaret etmektedir. Böylelikle, büyümenin 2020 yılında yüzde 0,3 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. Başlıca ticaret ortağımız olan Avrupa ülkelerinin salgından oldukça olumsuz etkilenmeleri ve seyahat kısıtlamaları sonucu mal ve hizmet ihracatında yıl genelinde gerçekleşen daralma nedeniyle net ihracat büyümeyi düşürücü yönde etki etmektedir. Bununla birlikte yılın ikinci yarısındaki tüketim ve yatırımlardaki toparlanma eğiliminin büyümeyi pozitif etkilemesi öngörülmektedir.

İstihdam: 2019 yılının ikinci yarısında ekonomik faaliyetteki toparlanmaya rağmen yılın bütününde büyümenin sınırlı seviyede kalması istihdam piyasasını olumsuz etkilemiştir. 442 bini inşaat sektöründen olmak üzere toplam istihdam 658 bin kişi azalmış ve işsizlik oranı yüzde 13,7 seviyesinde gerçekleşmiştir (YEP 2020-2022 tahmini yüzde 12,9).

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de Kovid-19 salgını başta hizmetler sektörü olmak üzere işgücü arzında ve istihdamda önemli kayıplara yol açmıştır. 2020 yılı Haziran döneminde istihdam oranı yüzde 42,4 seviyesinde gerçekleşirken, işsizlik oranı işgücüne katılım oranındaki gerilemeye bağlı olarak yüzde 13,4 seviyesinde gerçekleşmiştir.

Salgının işgücü piyasası üzerindeki etkilerinin asgari düzeye indirilmesi amacıyla 2020 yılında Mart ayının sonu ile birlikte kısa çalışma ödeneğinden yararlanma şartları esnekleştirilmiş, fesih yasağı getirilmiş ve normalleşme desteği gibi tedbirler uygulamaya alınmıştır. Önümüzdeki dönemde devam eden normalleşmeye bağlı olarak ekonomik aktivitede meydana gelecek canlanmanın istihdam üzerindeki etkilerini artırmak amacıyla uygulamaya konulacak İstihdam Kalkanı Paketi ile ilave istihdam desteklerinin ve işgücü piyasasına yönelik yapısal dönüşüm adımlarının hayata geçirilmesi planlanmakta, böylece istihdamdaki artış ile işsizlik oranında kademeli bir iyileşme hedeflenmektedir.

Enflasyon: Tüketici enflasyonu, güçlü politika koordinasyonu ve para politikasındaki sıkı duruşun kararlılıkla sürdürülmesiyle Türk lirasında sağlanan istikrarlı görünümün, ılımlı seyreden talep koşullarının, işlenmemiş gıda ve ithalat fiyatlarının ve enflasyon beklentilerindeki iyileşmenin katkısıyla 2019 yılı Eylül ve Ekim aylarında tek haneli seviyelere gerilemiş, yılsonunda YEP (2020-2022) tahmininin altında, yüzde 11,8 seviyesinde gerçekleşmiştir.

2020 yılının ilk çeyreğinde yatay seyreden yıllık tüketici enflasyonu, salgına bağlı birim maliyet artışları, birikimli döviz kuru gelişmeleri ve salgın kaynaklı artan gıda fiyatları sonucunda,
2020 yılının ikinci çeyreğinde bir miktar yükselerek yüzde 12,6 olarak gerçekleşmiştir. Temmuz-Ağustos aylarında ise büyük ölçüde baz etkisi kaynaklı olarak yüzde 11,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. Salgına bağlı tedbirlerle kısa vadede etkili olan arz yönlü unsurların, normalleşme sürecinin devamıyla kademeli olarak ortadan kalkması ve önümüzdeki dönemde enflasyonun yeniden düşüş eğilimine girmesi beklenmektedir.

Cari işlemler dengesi: Türk lirasının dış ticaret açısından daha rekabetçi bir seviyeye gelmesi, ihracatta artan ürün ve pazar çeşitliliği, ekonomik faaliyetin seyrine bağlı olarak zayıflayan
ithalat talebi ve artan turizm gelirlerinin etkisiyle 2019 yılında ekonomik büyümenin olduğu bir dönemde cari işlemler dengesinde fazla verilmiştir (8,8 milyar dolar). 2020 yılına artış
eğilimini sürdürerek başlayan ihracat ve turizm gelirlerinde Kovid-19 salgını nedeniyle başta AB ülkeleri olmak üzere önemli ticaret ortaklarımızda görülen talep ve pazar daralması ile
sınırlardaki karantina önlemleri sonucunda özellikle Nisan ve Mayıs aylarında sert düşüşler görülmüştür. Düşük baz etkisi ve hanehalkının yatırım tercihlerine bağlı olarak artan altın ithalatındaki güçlü seyre bağlı olarak ithalattaki daralma ise ihracata göre daha sınırlı kalmıştır. Ekonomilerde normalleşme sürecinin başladığı Haziran ayı ile birlikte ihracatımız hızla
toparlanmaya başlamış, 2020 Haziran-Ağustos döneminde 2020 Mart-Mayıs dönemine kıyasla yüzde 26,9 oranında artış kaydetmiştir. Aynı dönemde altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı ise 15 puanın üzerinde artarak yüzde 90 olmuştur.

Bununla birlikte, bu aylarda dış ticaret dengesinde iyileşme gözlenirken turizm gelirleri ve ilişkili hizmet sektörleri gelirlerindeki zayıf görünüm kaynaklı olarak 2020 yılı Temmuz ayı itibarıyla yıllıklandırılmış cari işlemler dengesi 14,9 milyar dolar açık vermiştir. Önümüzdeki dönemde küresel düzeyde yaşanan normalleşme süreci ile ihracat ve turizm gelirlerindeki toparlanmanın sürmesinin, ithal ürünlere uygulanan vergilerde yapılan ayarlamaların, emtia fiyatlarındaki düşük seviyelerin ve reel kur düzeyinin cari işlemler dengesine olumlu yansıyacağı değerlendirilmektedir. Ayrıca, yurt içinde salgın dönemine özgü mali ve finansal tedbirlerde normalleşmeye gidilmesinin etkisiyle kredi büyümesinde başlayan dengelenme cari işlemler dengesini destekleyecektir.

Kamu maliyesi: Mali disiplin ve tasarruf anlayışı ile uygulanan maliye politikaları çerçevesinde 2019 yılında merkezi yönetim bütçe açığının GSYH’ye oranı YEP (2020-2022) tahmini ile uyumlu olarak yüzde 2,9 seviyesinde gerçekleşmiştir. Ekonomideki güçlü toparlanmanın devam ettiği 2020 yılının ilk çeyreğinde bütçe performansı hedeflerle uyumlu seyretmiştir. Maliye politikası araçları, Kovid-19 salgını ve salgının ekonomik yansımaları ile mücadelede etkin bir şekilde kullanılmıştır. Kamu kaynakları tüm imkânlar seferber edilerek hanehalkını, reel
sektörü ve sağlık sistemini desteklemeye tahsis edilmiş, geniş çaplı vergisel ve nakdi destekler hayata geçirilmiştir. Bütçe gelirleri küresel yavaşlama ve ekonomik aktivitedeki zayıflamaya
rağmen beklentiler dâhilinde gerçekleşmiş, bununla birlikte, sağlanan teşvik ve destekler nedeniyle 2020 yılı Ocak-Ağustos döneminde merkezi yönetim bütçesi 110,9 milyar TL açık
vermiştir. Bütçedeki bozulmanın görece sınırlı kalmasında İşsizlik Sigortası Fonu’nun salgının işgücü piyasası üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması amacıyla istihdamı korumaya yönelik etkin kullanımı ve hanehalkının borçluluk düzeyinin düşük olması nedeniyle yönlendirilmiş kredilere erişebilmesi belirleyici olmuştur.

2020 yılı sonu itibarıyla bütçe açığının öngörülen seviyenin üzerinde gerçekleşmesi beklenmektedir. Ancak, bu geçici sapmanın gelişmiş ve gelişmekte olan pek çok ülke ile karşılaştırıldığında sınırlı seviyede olacağı görülmektedir. Önümüzdeki dönemde normalleşme sürecinin olumlu etkilerini göstermesine, ekonomik aktivitedeki toparlanmaya ve uygulanacak politika ve tedbirlere bağlı olarak bütçe performansının iyileşmesi ve bütçe açığının GSYH’ye oranının 2020 yılında yüzde 4,9 olarak gerçekleşmesi öngörülmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi gerek Kovid-19 salgını ile mücadeleye gerekse ekonomiye ve sosyal hayata ilişkin tedbirlerin hızlı ve bütüncül bir şekilde alınmasını sağlamaktadır. Önümüzdeki üç yıllık seçimsiz dönem, paradigma değişimi çerçevesinde yapısal reformlarla ekonomide planlanan köklü dönüşüm ve değişimi tamamlamak için bir fırsat penceresi sunmaktadır.

Enerji hatlarının merkezi ve transit ülkesi konumundaki Türkiye uluslararası hukuk çerçevesinde, adil ve hakkaniyete uygun kalıcı çözümler bulma ilkesinden ödün vermeden bölgedeki doğal haklarını savunmaya devam edecektir. Küresel büyüme görünümü salgın dolayısıyla önemli ölçüde zayıflamıştır. Salgın nedeniyle hükümetler ve merkez bankaları, ekonomilerini ve finansal sistemlerini desteklemek amacıyla kapsamlı maliye ve para politikası bileşimini içeren önlem paketleri açıklamışlardır. Alınan önlemler kapsamında kamu harcamaları artırılırken, vergiler düşürülmüş ve ertelenmiştir.

Açıklanan güçlü destek paketleri, salgının olumsuz ekonomik etkilerini sınırlandırmıştır. Para politikası kapsamında gelişmiş ve gelişmekte olan ülke merkez bankaları hızla faiz oranlarını düşürmüş ve piyasalara gerekli likiditeyi sağlamıştır. ABD, Avrupa ve Japonya Merkez Bankaları varlık alım programlarını artırmış, bilançolarını hızla büyütmüşlerdir. Alınan bu önlemler piyasalardaki tansiyonun düşmesine katkıda bulunmuş ve finansal koşulların iyileşmesini sağlamıştır. Küresel düzeyde düşen faiz oranları ve artan likidite dış finansman şartlarını olumlu yönde etkilemektedir.

Ülkelerin 2020 yılı Mayıs ayından itibaren normalleşme sürecine geçmesi ve kademeli olarak azaltılan önlemlerle birlikte öncü göstergelerde iyileşme gözlenmiştir. Diğer taraftan, birçok
ülkede salgının varlığını güçlü şekilde devam ettirmesi nedeniyle toparlanma sürecine ilişkin belirsizlikler sürmektedir. ABD-Çin ilişkilerindeki ticaret ve teknoloji odaklı gerginlik,
Kovid-19 salgını nedeniyle son dönemde tekrar artış göstermiştir.  Kovid-19 salgını ile birlikte tedarik zincirleri sekteye uğramış ve tek bir ülkeye bağımlı olmanın riskliliği ortaya çıkmıştır.

Önümüzdeki dönemde birçok şirketin tedarik konusunda ülke çeşitliliğine gideceği beklentisi bulunmaktadır. Bu sürecin ülkemiz açısından yeni fırsatlar doğurması beklenmektedir. Salgının kısa sürede kontrol altına alınamaması veya artçı dalgaların boyutunun ve süresinin uzun olması en önemli risk unsurlarındandır. Bu süreçte artan küresel kamu borç yükü yeni bir risk faktörü olarak ortaya çıkmıştır. Korumacılık ve bozulan küresel değer zincirleri nedeniyle uluslararası ticaretin salgından beklenenden daha fazla ve uzun süreli olarak etkilenmesi öngörülmektedir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.