Öne Çıkanlar aile birliği İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener İcra Katibi Özel Güvenlik Günü Yiyecek yardımı

Akşener'den Ev Hanımlarının Sorunları Açıklaması

İYİ Parti lideri Meral Akşener, ''2 gün sonra, 18 Mart muhteşem tarihimizin destansı durağı olan Çanakkale Zaferi'nin yıldönümü. Kurtuluş Savaşımızın tohumları Çanakkale'de ekilmiştir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü Türk milletine Çanakkale armağan etmiştir. Cumhuriyetimize giden yolda döşenen ilk taştır. Çanakkale cesaretin ta kendisidir. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, silah arkadaşlarını rahmet ve şükranla anıyorum.

Ekonomimiz can çekiyor. Yeni ekonomi modeli neydi, faizi düşür, ihracatı artır, cari fazla oluştur. Milletimize kurtuluş reçetesi olarak pazarlanan bu reçetenin üzerinden 6 ay geçti. Bir tek Merkez Bankası faizleri düştü, diğer faizler göklere çıktı. İhracatımız arttı ama ithalatımız daha fazla arttığı için bu hiçbir işe yaramadı. Cari fazla verip enflasyonu düşürdük mü, son 4 yılın en yüksek cari açığını verdik, enflasyon da düşmedi. ÜFE yüzde 100'ün üzerinde, TÜFE yüzde 50'nin üzerinde. Ekonomik büyümeye ne oldu, yavaşlama sinyalleri veriyor. Ezcümle, bay kriz ve arkadaşlarının bu formülü sonrası iyiye giden tek gösterge yok. Ekonomik modeller geliyor geçiyor ama ikna siyaseti tam gaz sürüyor.

Kendisine göre ülkemizde evine ekmek götüremeyen de, akaryakıt kuyruğu da yok, işsizlik de yok, yoksulluk da yok. Milletçe Şirinler köyünde yaşıyoruz. Bu arkadaşa göre bizler nankörlük ediyoruz. Hiç sorunumuz olmamasına rağmen evimize ekmek götürmek istemiyoruz. Tembeliz ya iş beğenmiyoruz, onu gıcık etmek için milletçe mutsuzmuş gibi yapıyoruz. İşte Sayın Erdoğan'ın fantastik dünyasında her şey bu sistemle işliyor. Bu kafayla attıkları her adım zararla sonuçlanıyor.

Lübnanlı Hariri'ye özelleştirme yapıyoruz diye 6,5 milyar dolara Telekom'u sattılar. 25-30 milyar dolar nere 6,5 milyar dolar nere. Hariri Türk bankalarından kredi kullandı. Gıklarını çıkaramadılar. Sözleşme gereği hiçbir yatırımı yapmadı. Türk Telekom'un karını ceplerine koyup götürdüler, sen ne yapıyorsun diyemediler. Sözleşme 2026'da sona ereceği için hisseler zaten ücretsiz olarak devlete geçecekti. Onlar ne yaptı Varlık Fonu'na 1,650 milyon dolara çaktılar. Milletin kesesinden 24,5 milyar lirayı daha zarar hanesine yazdılar. Bu rezilliğin peşini bırakamayacağız. Tam 24 milyar lirayı bu milletin kesesine çakanların peşini bırakmayacağız.

2 yıl zarfında milletimizin sesini tüm Türkiye'ye duyurduk. Sözü kendilerine vererek esnaflarımızı, sanayicilerimizi, atanamayan öğretmenleri, emeklileri ağırladık, dinledik. Ailesini çekip çeviren, çocuklarını büyüten ev kadınlarının sesi duyulmadı. Bir yandan ilçe ziyaretlerimize devam ederken, diğer yandan iktidarın yolunu unuttuğu evleri ziyaret ediyorum.

Geçen hafta Sultanbeyli'deydim. Mesela eşini Covid'den kaybetmiş günde 50 lirayla geçinmeye çalışan bir kızımız. 'Görüp de canları bir şey ister diye çocukları markete götüremiyorum. Gücümüz yetip, bir tavuk alamıyoruz' diyor. Bir başka abla da 'Akşama makarna yaptım, başka bir şey pişiremedim. Bana bir iş bulur musun?' diyor. Bir başka kardeşim diyor ki, 'Kek yapmak istiyorum maliyetini düşününce vazgeçiyorum' diyor. Eşi asgari ücretle çalışan bir ev hanımı diyor ki 'Çocuklara harçlık veremiyorum' diyor. Bir kadın, ev kirasını ödeyebilmeyi hayal ettiğini söylüyor. Böyle bir rezalet olabilir mi? Artan elektrik fiyatlarından dolayı ışıkları kapatıp oturduklarını söyleyen bir başka kadın 'Bize simit yiyin diyorlar. 4 kişilik aileyiz bir öğünü 20 lirayla mı geçirelim' diyor. Sabahtan akşama kadar anlatılan büyüme masalları bu gerçekleri değiştirmiyor. Evlerden yükselen sesi duyuracağız.

2 ayyaş diye hakaret ettikleri Atatürk ve İnönü var ya; Cumhuriyet yeni kurulmuş, yatırım yapmaya çalışıyorlar, fakirliği kaldırmaya, tarımı kalkındırmaya çalışıyorlar ama yokluk var. O yokluğun nasıl paylaşıldığını söyleyeyim. O devrin bakanlarının çocuklarına 3-5 metre Amerikan bezi verilirmiş. O elbiseyi giyen amcamın kızı sağ, o anlattı. İnönü'nün ailesine de veriliyor. Bu bakanlarının eşleri, bu bezi boyamakta, bir kısmı onları dikmekte usta. Çocuklarının elbiselerinin o bezini boyayan, diken ve giydirenler... Bu yokluğu paylaşmak, yoklukta beraber olmak. O okullarda parlak, zeki, genç kızların, genç delikanlıların Gazi'nin maaşından ayrına parayla okutulduğunu biliyor musunuz? Buna karşılık 5-6 maaş alanlar, sarayda sefa sürenler... 18 yaşındaki oğlunu bali içmesin diye, dershaneye gönderebilmek için gayret eden ev kadınları. Kul hakkıdır, günahtır, haramdır. Bunlar ders alır mı bilmem ama, milletimiz nereden gelip, nereye götürüldüğümüzü anlayacak.

Atatürk ile Sultan Abdulhamit Han'ı karşı karşıya getirdiler. İkisi arasında onları dövüştürerek birbirlerine üstün olduğunu iddia ederek elinize ne geçti? Her birinize 100 sayfa Türkçe, tarih, coğrafya okunmanızı öneriyorum.

Geçtiğimiz pazartesi Tıp Bayramı'ydı. Biz 14 Mart'ta Mekteb-i Tıbbiye-yi Şahane'den yükselen sesleri kutladık. 1919 yılında İstanbul'un işgal altında olduğu dönemde İngilizler tıp binasına el koymuştu. Tıp öğrencileri işgali protesto etmeye karar verdiler. 14 Mart sabahı İngiliz nöbetçileri atlatıp al bayrağımızı dalgalandırdılar. O gençler karanlık işgal günlerine nefes oldular, şanlı mücadelemize bayram oldular.

1919 yılı Atatürk'ün milletimizi kurtuluşa hazırladığı yıldır. Sivas Kongresi'nde Tıbbiyeli Hikmet, Mustafa Kemal Atatürk'e seslendi, 'Mandayı kabul edemem, kabul edecek varsa şiddetle reddeder ve kınarız. Manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder ve lanetleriz.' Sivas Kongresi'nde 19 yaşındaki Hikmet Boran'ın söyledikleri. Mustafa Kemal Atatürk 'Müsterih ol, gençlikle iftihar ediyorum' dedi. Biz azınlıkta kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz. İşte Atamız memleketin aydınlık geleceğini Türk gencinin anlayışına ve enerjisine bağladı. Bundan 103 yıl önce 19 yaşındaki Hikmet Boran ve tıbbiyeliler mücadeleye böyle bir aşkla inandı. Tüm İstiklal kavramlarımızı saygıyla anıyorum. Tüm hekimlerimizin 14 Mart Tıp Bayramı'nı yürekten kutluyorum.

Doktorlara dair bir alerjinin arkasında Hikmet Boran var. Diğeri ise Bay Kriz demişti ki, 'Doktorlara iğne olmuyorum, hemşirelere oluyorum' demişti. Bu tıp mezunu bir doktorla sağlık okullarından mezun olmuş olan iki çalışanı arasına fitne koymak. Hemşireyi gariban sınıfında, sizi de asortikler tarafında tarifleyip size karşı bir bakış açısı oluşturmaya çalışmıştı. Niye 8-9 bin lira maaş diyor, diğer sağlık çalışanlarının daha düşük olduğu için. Bunları doğru analiz ettiğimizde insanları düşmanlaştırma, karşı karşıya getirme. Ben bunu ömrüm yettikçe sandıkta bu arkadaşları gönderinceye kadar yapmaya devam edeceğim.

Yaptığım çalışmalarda milletimizin bir özelliği var, o da kötü şeyleri unutmak. Anadolu'da yaşayanların özelliğidir. Rumeli Türkleri ise kadınlar eliyle iyi şeyleri unutturmazlar. Anadolu işgal görmüştü her türlü iğrençliği görmüştür ve o acı hatıraları çocuklarına aktarmamaya özen gösterirler. Rumeli'ne gidin mezarınız yok. Bu unutma ve iyi şeyleri hatırlama yeteneğimizin bizi getirdiği nokta budur. Ben de hatırlamaya ve hatırlatmaya devam edeceğim. Atatürk'ümüzü de Cumhuriyetimizin değerlerini de unutturmayacağız. Cumhuriyetimizin vizyonunu da unutturmayacağız. Adana'ya gider Gazi Paşa, Vali Bey İstasyon Caddesi'nde gezdirir. Osmanlı'nın son dönemlerinde askere bedel ödeyerek gitmezdiniz. Bu bedeli kaldıran Atatürk'tür. Çok güzel evler görür, Vali Bey söyler. Askerlikten muaf olan erkeklerin evleridir. Yıkık dökük bir eve gelir, Vali Bey 'Recep Çavuş'un' der. Gazi hiddetlenir, Recep Çavuş gelir bir gözü, bir kolu yoktur. Yüksek bir sesle, Gazi Paşa der ki 'Bunlar bu evleri yaparken sen neredeydin' der, Recep Çavuş, 'Ben seninle beraber Çanakkale'de, Sakarya'daydım Paşam.' Bunları unutturmayacağız. Recep Çavuşları unutturmayacağız.

Çalışma saatlerinden şiddete kadar türlü haksızlığa maruz kaldığınızı biliyoruz. Düşmanca, şımarık tavırlarla nasıl yıpratıldığınızı da biliyoruz. Mutlu ve huzurlu günler görmenize çok az kaldı. Her birinizi Hikmet Boran'ın torunu sayacağız.

Yandaşlarına ihale ettikleri bol camlı binaların içini garantili hastalarla doldurmak isteyen bir garip anlayışla karşı karşıyayız. Sayın Erdoğan Kadınlar Günü'nde doktorlarımıza hitaben 'Giderlerse gitsinler' dedi. Aldığı tepkilerin ardından geri vites yaptı. Doktorlarımız için 'Rabbim onlardan razı olsun' dedi. Sayın Erdoğan'ın duygu dünyasındaki dalgalanmalara ayak uyduramıyoruz. Memleti kim yönetiyor belli değil. Tüm bu şizofrenik tribülansın içinde olan milletimize oluyor.

AK Parti iktidar, bütün değerleri elden çıkardığı gibi, geçmiş hükümetlerin SSK ilaç fabrikasını da kapattı. Bu fabrika memlekette en sık tüketilen ilaçların üretilmesine önem veriyordu. İnsanlarımız yabancı ilaç firmalarının karı için feda edidi. Şehir hastanelerini işleten şirketlere milyarlarca lira kira ödüyoruz. Şehir hastanelerinin 3 yıllık kiralarıyla maliyeti karşılanıyor, 22 yıl ise şirketlerin karı oluyor. Rantın beş atlısı, Dünya Bankası'na siyasi risk sigortası yaptırmışlar. Bu arkadaşlar AK Parti iktidarı sona erdiğinde, o yolsuzluklar açığa çıktığında yeni gelen hükümet kamulaştırma yaptırmasın diye bu yola başvurmuşlar. İstediğiniz sigortayı yaptırın yolsuzluk her yerde yolsuzluktur. İktidara geldiğimizde o hastanelerin sözleşmelerini tek tek inceleteceğiz. Bu aziz millet sizden çekti, artık sizin uykunuz kaçsın.'' dedi.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.